Oyunun Oyunu

İngiliz yazar Michael Frayn’ın ‘Noises Off’ adlı tiyatro oyunu Türkçe’ye ‘Oyunun Oyunu’ olarak çevrilmişti. Sahne önü ile sahne arkasında yaşananların birbirine karıştığı, karmaşa dolu bir komedi. Aynı isimle sinemaya da uyarlanmıştı. Filmini defalarca izlememe rağmen her seferinde gülmekten kendimi alamadığımı söylemem lazım. Şu sıralar biraz gülebilmek için yeniden izlemeyi düşünüyorum. Trajikomiktir ki filmi aklıma düşüren, Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tutuklanması oldu.

Emekli orgeneral, Genelkurmay tarafından kurulduğu öne sürülen internet sitelerine ilişkin İnternet Andıcı davası kapsamında yargılanıyor. Türk halkı böylece ilk kez, eski bir genelkurmay başkanının bir terör davasında sivil mahkeme tarafından yargılandığını da görmüş oldu. Anayasa Referandumu’na ‘Evet’ diyenlerin kararları sayesinde gerçekleşti bu elbette. İlker Başbuğ’a yöneltilen suçlama doğruysa da doğru değilse de, Türkiye’de oyunlar içinde oyunlar dönüyor bu çok açık. Benim son yıllarda gördüğüm manzaralardan tek anladığım bu. İzlediklerimiz Michael Frayn’ın farsı gibi dışarıdan seyredenler açısından pek de komik bir oyun değil tabii, ama yine de Nedim Şener’in ‘Odatv Davası’ndaki izleyicilere yönelik söylediğine sonuna kadar katılıyorum: “Tiyatroya hoşgeldiniz!”

Pop Art akımının en önemli temsilcilerinden biri olan Amerikalı ressam Andy Warhol’un daha 60’lı yıllarda kullandığı, “Bir gün herkes 15 dakikalığına ünlü olacak,” sözü bugün hiç de yabana atılmayacak bir gerçekliğe sahip. Bazen bulunduğum bir mekânda bir yüze takılıyor gözüm. Bu vatandaşla bir yerden tanışıyoruz diye düşünüyorum, ama nereden bir türlü çıkaramıyorum. “Hay Allah,” diyorum kendi kendime, “Şimdi o beni hatırlayacak, ben onu hatırlamayacağım; çok ayıp olacak!” Hafızamı tek tek gözden geçiriyorum: ”İlkokul değil, yok yok lise de olamaz. Aynı üniversitede okumuş olsak kesin hatırlarım. Bitireli on yıldan fazla olmuş olsa da o kadar bunamadım. Mahalleden olmasın? Eski bir müşteri filan? Delirebilirim, çok iyi tanıyorum bu yüzü, ama hafızada hiçbir ortak anımız yok. Neyse o beni fark etmedi zaten. Görmemiş gibi yapayım, olsun bitsin!” Kendi kendime boşuna debelenirim oysa. Bilindik yüzlü şahısla hiçbir ahbaplık durumumuz söz konusu değildir. Kendisini hiç izlememiş olmama rağmen, belleğime televizyondan girmiş biri olduğunu anlarım sonunda.

Maalesef artık ünlü olmak için bir şeyler başarmak, kendi dalında iyi olmak gerekmiyor. Mesela şu an gündemde olan evlendirme programlarına katılanlar, tıpkı Andy Warhol’un dediği gibi 15 dakikalığına da olsa ünlü oluyorlar. Andy Warhol’un amacı tüketim toplumunu eleştirmekti. Mevcut sisteme gönderme yapıyordu. Başbakanımızın bile bir zamanlar hapis yattığını da hatırlatarak; ülkemizin şu anki mevcut adalet sistemine ithafen, ben bu sözü yeniden uyarlamak istiyorum: “Türkiye’de bir gün herkes bir günlüğüne de olsa hapis yatacak.”

Son Kulis Haber / 09 Ocak 2012