Büyü-cü

Didem Elif’in 2. Çanakkale Bienali’nde gerçekleşen müzisyen Tolga Tüzün’ün performansı üzerine yazısı

Çanakkale’de hava kararmaya başlıyor. Bienalin ana mekanlarından biri olan Depo’dayım. Kapıdan içeri girer girmez karşıma çıkan darbelerle yoğrulmuş heykel, ritmik biçimde kafamın içine giriyor. Uzaklaşma dürtüsüyle sağa yöneliyorum. Bu silahlar! Ne tehditkar, ne de vurucu… Onlar mı beni, ben mi onları ateşliyorum?

İçimde müzik deponun içinde savruluyorum. Karşımda, tepeden inen onlarca birbirine geçmiş kağıt işler, astığım kirli çamaşırlarım gibi. Oysa bilirim hiçbir zaman kurumaz onlar. Arkamı dönüyorum. Gene de duyuyorum, kirli sular yere damlıyor, şıp şıp… Bense karşımda duran mumlar gibiyim. Karanlık aydınlanıyor, ben eriyorum.

Birkaç metre yanımda bir taş var. İçimdeki taş kadar büyük. Şu an görmüyorum ama nerede olduğunu biliyorum. Orada kalsın istiyorum. Ben özgürüm nasılsa. Yürüyebilirim, dilediğim gibi dolaşabilirim. Hatta çekip gidebilirim. Ama kaldım burada. Tam burada. Büyü-cü’nün karşısında. Taşlaştım. Ne fark eder, özgürüm.

Burada büyü-cü, büyü yapan kişi anlamına gelmiyor. İnsanı büyüten bir ruhtur o. Üstelik sana nasıl büyüyeceğini dayatmayan bir üslup kullanır büyü-cü. Büyüyüp, büyümemek sana kalmıştır. İçine girmek ya da dışında kalmak. Hepsi senin seçimin. Zaten sahnedeki büyü-cü, kendi devinimleriyle süzülmektedir bir başına. Arkasında kalan kanatlı heykelin kanatlarını alıp sırtına takmıştır sanki. Bir melek gibi yumuşacıktır hareketleri. Kıskanılacak kadar kendidir.

Tolga Tüzün’ün yaklaşık kırk beş dakika süren performansı, alıştığımız klasik müzik anlayışının dışındaydı. Bu yüzden izleyenlere de, bildiğinin sınırını zorlayan bir deneyim sunuyordu. Mekanın dört bir yanından gelen dijital sesler, içimize girip, kendi kafa seslerimizle konuşmaya başlayarak bizi sarsıyordu.

Sahne düzeni de Tolga Tüzün’ün müziği kadar doğaçlama gerçekleşti. Deponun ağ tutmuş demirden olan yan duvarı, ince uzun mumlarla dolduruldu. Mekandan çıkarken ayaklarım yorulmuştu, sırtım ağrımıştı, kafam karışmıştı, benim karıncalanmıştı. Ama biraz büyümüştüm.

Didem Elif

2. Çanakkale Bienali Bülteni, 2010