Bereket

Mars ve Venüs Tanrının huzurunda evlenip, tüm okuyucuların katıldığı bir törenle ayın üzerinde güzel bir balayı geçirdikten sonra onlar artık cennettedir.

Mars – Yok duymuyor anacım yok. Bu kız beni gerçekten duymuyor?

Venüs – Anlamadım Mars. Dalmışım pardon. Bana bir şey mi dedin?

Mars – Yok bir şey hayatım. Kendi kendime konuşuyordum. Ancak sen bazen tamamen kopuyorsun dünyadan var ya. Sana bir şey söylesem beni zerre duymuyorsun. Çok enteresansın yani.

Venüs – Ya evet. Aynı anda iki iş yapamıyorum maalesef. Başladığım şu mozaiği tamamlamaya çalışıyordum. Nasıl bir parça koysam onu düşünüyordum. Bir işle uğraşırken başka bir iş yapamıyorum aşkım ben yaa.

Mars – İyi de benim seninle konuşmam bir iş değil ki. İnsan etrafında olup biteni fark etmez mi hiç canım. İş yapıyorsun diye dış sesleri nasıl duymazsın ki?

Venüs – Yok duyuyorum aslında. Mesela senin konuştuğunu fark ettim ama ne dediğini anlamadım.

Mars – O an beni sadece ses yığını olarak mı algılıyorsun yani?

Venüs – Evet aynen sadece bir ses yığını duyuyorum. Anlamı olmayan bir ses yığını.

Mars – Teşekkür ederim yani Venüs. O kadar anlamsız yani benim cümlelerim senin için.

Venüs – Hahaha. Mars çok alemsin. Şimdi ben sana öyle bir şey mi dedim? Hemen ne alınganlık yapıyorsun? Bir şeyle uğraşırken o kadar fazla konsantre oluyorum ki, yanımda bomba patlasa algılayamıyorum. O kadar yani. Bu da benim yapım ne yapabilirim ki? Yaptığım işe çok fazla odaklanıyorum ondan oluyor. Yalnız meseleyi ne kadar çarpıtıyorsun sen de ha? İşimiz iş yani seninle. Sadece sana özel bir şey değil ki, herkesle başıma geliyor.

Mars – He anladım. Herkesle oluyorsa iyi o zaman bari. Ne bileyim benim konuşmalarımı önemsemiyorsun sandım bir an. Haklısın boş yere kuruntu yaptım.

Venüs – Bak mesela, senin konuştuğunu fark ettiğimden beri de yaptığım mozaiğe olan tüm konsantrem bozuldu. Az önce kestiğim cam elime batmış görüyor musun? Hay aksi durduk yere elimi kanattım.

Mars – Ay kanıyor hakikaten. Dur sana mendilimi vereyim. Al bunu sar üstüne hemen.

Venüs – Mars sen yanında mendil mi taşıyorsun? Aynı eski zamanlardaki gibi. Ay çok şeker. Çok tatlısın aşkım sen yaa…

Mars – Nesi hoşuna gitti bunun anlamadım ama iyi ki taşıyormuşum. Gördüğün gibi lazım olabiliyor işte şimdi olduğu gibi.

Venüs – Ne bileyim, herkes kağıt mendil kullanıyor ya şimdi. Kullan at hesabı. Senin gibi mendil taşıyan pek kalmadı hayatım.

Mars – Ben o kağıt mendillerin dokusunu sevmiyorum, ne o öyle hışır hışır.

Venüs – Kumaş mendilin dokusu daha güzel tabi ama işte kullandıktan sonra atamıyorsun, yıkamak gerekiyor.

Mars – Bunu yıkamakta ne var ki? Pratik olacak diye ne kadar da tembelliğe ve özensizliğe alıştırmış insanlar kendini. Neyse aç bakayım durdu mu elinin kanaması?

Venüs – Evet evet durdu. Teşekkür ederim ciddi bir şey değildi zaten. Alt tarafı ufak bir cam kesiği.

Mars – Konsantreni bozup seni böldüğüm için özür dilerim. Ne yapıyorsun sen şu an peki?

Venüs – Mozaik yapıyorum.

Mars – O kadarını anladım Venüs. Bu mozaik bitince ortaya ne çıkacak onu anlamadım. Neredeyse parçaları tamamlamışsın, çok az boş yer kalmış ama ben tam olarak bir şeye benzetemedim yaptığını. Bir araya koyduğun bu mavi parçalar bir şekil oluşturacak sanki.

Venüs – Ah evet. Ben bu şekli çok seviyorum.

Mars – Bir anlamı var mı bu şeklin?

Venüs – Türk kilimlerinde sıkça kullanılan bir motif bu Mars. Bereket anlamına geliyor.

Mars – Demek bereket. Yani bolluğun simgesi.

Venüs – Evet bolluğun simgesi. Bunun gibi bereket anlamında kullanılan birkaç motif daha var. Anadolu kültüründe bereket motifleri sonsuz mutluluğu temsil ediyor. Aynı zamanda evrenin yapısını yani insanın doğum ve ölümünü simgeliyor.

Mars – Vay, anlamını bilince heyecanlandım resmen. Bitmesini sabırsızlıkla bekliyorum. Sen tamamlayana kadar bölmeden sessizce seni izleyeceğim aşkım söz veriyorum.

Venüs – Canım benim. Beni bölmende hiç sakınca yok. Seninle konuşmayı, özellikle yaptığım işler üzerine konuşmayı, çok seviyorum. Seninle paylaşmak beni her şeyden çok mutlu ediyor inan ki.

Mars – Ben de seni işini yaparken izlemeyi çok seviyorum. Gerçekten. Yaptığın işi o kadar aşkla yapıyorsun ki? Etrafındaki her şeyle tüm bağlantının kesilmesini bu anlamda anlıyorum aslında.

Venüs – Bir tanesin sen. Ama biliyor musun sanırım ben daha fazla mozaik yapmaya devam edemeyeceğim. Şu an her şeyi bırakıp sana sıkı sıkı sarılmak istiyorum.

Mars – Hayır olmaz.

Venüs – Nasıl yani? Olmaz mı? Beni istemiyor musun?

Mars – Tabi ki istiyorum ama artık evliyiz unuttun mu? Sana dilediğim zaman sarılabilirim. Ben bir an önce şu mozaiği tamamlamanı istiyorum. Bitmiş halini çok merak ediyorum.

Venüs – Yok yaa. Demek evli olduğumuz için istediğin zaman bana sarılabileceğini sanıyorsun. Ohhh işte bunda yanıldınız bayım. Beni kızdırdığın an seni cennetten kovdururum Mars, tepemin tasını attırma benim.

Mars – Anam anam gene celallendi hatun. Venüscüm ama sen beni yanlış anladın. Sen anlatınca o kadar heyecanlandım ki, bir an önce yeni evimize senin yaptığın bu mozaiği asmak istiyorum. Ondan yani. Yoksa sana sarılmak istemez miyim canım?

Venüs – Çevir kazı yanmasın. Evlenince hemen değiştin sen bakıyorum.

Mars – Evimizin tüm duvarlarını senin yaptığın mozaiklerle donatalım Venüs.

Venüs – Boş laflara karnım tok benim Mars.

Mars – Bak şimdi. Sen ciddi ciddi bozuldun ama. Vallahi yanlış anladın beni. Hem bak ben ne diyeceğim sana. Senin kilimlere dokunan bu sembolle ilgili anlattıkların bana yıllar evvel duyduğum bir hikayeyi hatırlattı.

Venüs – Hikaye mi? Ne hikayesiymiş bakayım o?

Mars – Bir zamanlar bir çoban varmış. Bu çoban yanında çalıştığı beyin kızına aşık olmuş. Kız da ona aşıkmış. Hem de çok aşıkmış.

Venüs – Demek bir aşk hikayesi bu. Ayyy çok merak ettim şimdi. Eeee sonra ne olmuş?

Mars – Seni de aşk hikayesiyle kandırmak ne kolay be Venüs. Bak öyle herkesin anlattığı hikayelere aldanma tamam mı? Sonra bozuşuruz valla.

Venüs – Yaa ne alakası var. Yaptığım mozaik sana nasıl bir aşk hikayesi hatırlattı onu merak ettim sadece. Bak tam affettim seni gene sinirlendireceksin beni ama…

Mars – Ay tamam tamam sinirlenme… Nerede kalmıştım? Haa… İşte çobanla beyin kızı çok aşıklarmış birbirlerine. Çoban en sonunda bir cesaretle istemiş kızı babasından.

Venüs – Çok iyi yapmış. Aferin ona. Aslan çoban!

Mars – Dur, isteyince hemen sanki kızı verdi mi babası?

Venüs – Vermemiş mi namussuz?

Mars – Niye namussuz oluyor canım? Herkes dengi dengine. Tabi ki vermemiş. Hiç olur mu bey kızı ile çoban? Sana da hikaye anlatılmıyor. Hemen atlıyorsun yani Venüs. Bir türlü bitirmeme izin vermiyorsun.

Venüs – Tamam hadi devam et. Nereye varacak bu hikaye bakalım.

Mars – Babası kızı vermemiş üstelik çobanı da bir güzel dövdürmüş.

Venüs – Yaaa namussuz dedim sana işte. Aşık olmuş diye dövülür mü insan hiç?

Mars – Ama Venüssss…

Venüs – 🙂 Tıp… 🙂

Mars – Hem kızına da sormuş ki sonradan adam. Tabi kız korkudan bir şey söyleyememiş babasına. Tüm duygularını içinde saklamış ama içten içe çobanı sevmeye devam etmiş. Bu sefer kızın babası yakın bir köydeki bir beyle evlendirmiş kızını. Zavallı çoban bu durum karşısında hiçbir şey yapamamış. Aşkını içine gömen kız ise kilim dokumuş habire. Öyle ki resmen dokuduğu motiflere aşkını anlatmış. Kızın evlendiği adam kilimleri görünce hemen anlamış kızın aşkını. Babasına her şeyi anlatarak adamı ikna etmiş ve çobanla kızın bir araya gelmesini sağlamış. Ne güzel bir hikaye değil mi? Ben duyduğumda çok sevmiştim.

Venüs – Ahh evet… Gerçekten çok güzelmiş.

Mars – Fatih Kısaparmak da etkilenmiş olmalı ki bunun türküsünü yapmış. Dur google’dan bulup sana türkünün sözlerini de okuyayım.

Ayıptır günahtır diye kilit vurdular dilime,
Aşkı dokudum kilime anlıyor musun?
Yetinmedim türkü yaptım gayri bu canımdan bıktım.
Hani senin olacaktım dinliyor musun?
 
Kilim kalbin aynasıdır gönül sesidir.
Her nakışı bir duygunun i̇fadesidir.
Kilim sevgiliye çağrı aşka davettir.
Kimi renkler şikayettir kimi hasrettir.
 
Ben şu gönül tezgahında kilim dokudum.
Erenlerin dergahında aşkı okudum.
Töremizde kilim demek i̇lim demek.
Kilim sevdadır özlemdir derttir istektir.

Venüs – Bak şimdi kilim dokuyasım geldi resmen Mars.

Mars – Yok artık Venüs. Ona da bulaşma lütfen. Her şeye el attın bir o kalmıştı.

Venüs – Evimize güzel bir kilim alalım o zaman. İkimizin de beğeneceği güzel bir kilim. Ne dersin? Tıpkı Elif’in annesiyle babasının yaptığı gibi beraber bakar, karar veririz. Olur mu?

Mars – Olmaz mı? Harika olur hem de.

Venüs – Yaşasın!

Mars – Mutluluktan ne komik zıpladın. 😍 Öyle tatlısın ki. Şu an seni içime sokasım geldi. Bu arada ne kadar aptalım ben Venüs ya. Fırsatım varken sana sarılmadım az önce. Gelsene yanıma sana sıkı sıkı sarılayım.

Venüs – Ama mozaiği bir an önce bitir demiştin.

Mars – Gel buraya lütfen. Başlayacağım mozaiğe şimdi… 🙂

Venüs – 😍

Mars – 😍

Didem Elif

Not: Kaş’a ilk yerleştiğim sene sanatçı Olça Tansuk ile tanışmıştım ve kendisinden mozaik yapmayı öğrenmiştim. İlk yaptığım mozaik öyküde de bahsi geçen; kilimlerde sıkça kullanılan, Anadolu motifi bereket sembolüydü. Maddesel şeylere sahip çıkmayı oldum olası beceremediğim için o mozaik nerede şu an bilmiyorum. Allahtan sosyal medya var da, geçmişte Facebook’ta paylaştığım fotoğrafını bir şekilde bulabildim. 

Bu arada konudan bağımsız olarak aşağıdaki videoyu paylaşmak istedim sizinle. Her şeyin de illa bir bağlantısı olması gerekmiyor sonuçta. Videoda geçen Malaguena’yı gitarda çalmak için 25 sene önce aylarca uğraşmıştım. Yine de adam gibi çalamıyordum. O yüzden hiç haz etmem bu melodiden aslında ama videodaki flamenko dansıyla birleşmiş bu versiyona bayıldım. Keyifli seyirler…

Edebiyatla kalın,

Sevgilerimle…