Dünyanın En Güzel Öyküsü: Aşk

Yıllar evvel çok yakın bir arkadaşım; “hayat, onu anlayalım ve içinden çıkamayalım diye elinden geleni yapıyor,” demişti sanal bir sohbetimizin arasında. Derinden etkilemişti bu söz beni. En azından benim gerçekliğimi yansıtıyordu. Anlamadığım değildi de hayat, içinden çıkamadığım bir şeydi. Hele ki “aşk” söz konusu olduğunda…

Bazen replikler duyuyorum arkadaşlarımın diğer arkadaşlarıma sarf ettiği: “Onunla birlikte olmak mı istiyorsun, bak beni dinle, aynen dediğim gibi davranmalısın…”, “sakın onu arama, o seni aradığında telefonunu beklemiyormuş gibi davran…”, “sen beni dinle beni, sakın içinden geleni yapma!” Bu diyalogları duyduğumda her zaman korkuyorum. “Aşk böyle olmamalı,” diyorum. Böyle yol tarifi verir gibi olmamalı. Sonra akıl veren arkadaşımın hayatına bakıyorum; evli ve çocuklu, dışarıdan bakıldığında düzenli bir hayatı var. Onun aklını dinlemeyen arkadaşımın ise elinde kalan aşk acısını dinleyen diğer arkadaşları. Sevgililer Günü gelmiş çatmış. O yine yalnız.

Yalnız olsa ne olur? Çok mu önemli Sevgililer Günü’nde biriyle birlikte olmak? Hani bir insanı sevmekle başlamayacak mıydı her şey? Sait Faik böyle söylememiş miydi bize? Bunu ne zaman unuttuk?

Biriyle birlikte olup yalnız hissetmektense, yalnız olup birini bütün varlığınla sevmek. Hileye yalana başvurmadan, kendini olduğun gibi gerçekleştirmek, var olmak. Bence sadece severek bile güzelleşiyor insan. Üstelik bu güzellik gözle görünüyor. Seven insanlar ışıl ışıl dolaşıyor ortalıkta. Sevgileri gözlerinden okunuyor. Varsın aramasın sevdiği, varsın “seni seviyorum,” demesin. O kendi sevgisini besliyor içinde, kendi sevgisiyle büyüyor, kendi aşk hikayesinin kahramanı oluyor.

14 Şubat, Sevgililer Günü olmasının yanı sıra aynı zamanda Dünya Öykü Günü (World Short Story Day). Aşk ise tek başına dünyanın en güzel öyküsü. Okumasını bilene…

Son Kulis Haber / 14 Şubat 2012