Kağıt Bebekler

15 gündür ev taşıyorum. Daha doğrusu taşınmaya çalışıyorum. Bitmedi. Bitmiyor. Tamamen ne zaman biteceğine dair hiçbir fikrim yok. Bu konuda “En Beceriksiz İnsan Ödülü” olsa kesin kazanırım. Böyle bir bakış açısıyla yorgunluğuma biraz teselli bulmayı umuyorum. Bu süre zarfında ne kadar çok gazete ellediysem, bir o kadar da az gazete okuyabildim. Bardak, tabak sararken eşten dosttan toplanan eski gazetelere yarım yamalak göz gezdirmeleri saymıyorum elbette. Başım döndü fotoğraflardan, manşetlerden, büyük puntolardan. Allahtan Ayşenur Aslan her gün CNN TÜRK’te Medya Mahallesi programını yapıyor. Sabah saatlerinde gazeteler ekrandan yıllardır aktarılır ama ben Medya Mahallesi kadar keyiflisine rastlamadım. Öncelikle programa çok değerli konuklar katılıyor bunun altını çizmek lazım. Ancak beni her gün aynı saatlerde ekrana bağlayan Ayşenur Aslan faktörü. Onun enerjisini, kendini kasmayan sunumunu, kısaca doğallığını çok beğeniyorum.

Ben 19 Mayıs’ta doğdum. Yani her sene o gün bir yaş daha alırım. Doğum günüm için arayan arkadaşlarıma, “bütün ülke doğum günümü kutluyor,” diye hava atmışlığım çoktur. Yeni yıla girerken; “seneye görüşürüz,” demek kadar kötü bir espri yaptığımı biliyorum elbette. Ama şu taşınma derdimin içinde öğrendim ki, birilerinin benden daha beter bir espri anlayışı var. “Gençlerimiz üşümesin diye”, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı, Ankara dışındaki illerde sadece okullarda kutlanacakmış. Doğum günüm gelmeden doğum günümün vesilesiyle bir yaşıma daha girmiş oldum böylece. Büyümemi sağlayan 19 Mayıs kutlamalarının iptal edilmiş olması değil. 29 Ekim törenlerinin iptalinden sonra buna pek de şaşırmadım. Gençlerimizin üşümesinin düşünülmüş olması derinden etkiledi beni ve meğer doğum günümde gençlerimize faşist bir eylem yaptırılıyormuş da haberim yokmuş. Bardağın boş tarafından bakmayı anlıyorum da, bardağı ters çevirip içinin neden boşaltıldığını anlamıyorum doğrusu.

Geçtiğimiz sene Fatih Altaylı köşesinde 19 Mayıs kutlamalarını çok eleştirmişti. Günün benim için öneminden de anlaşılabileceği gibi eleştirisini gayet net hatırlıyorum. İnternetten aradım ve buldum yazıyı. Başlık şuydu: “19 Mayıs böyle mi kutlanır?” Fatih Altaylı’nın eleştirdiği kutlamanın kendisi değil, kutlama biçimiydi. Bu konuda ona kesinlikle hak veriyorum. Okul yıllarımda 19 Mayıs törenine hiç katılmadım. Öğrencilerin bazıları seçilir ve o gün için ayrıca çalıştırılırdı. Çok anlamsız ve gereksiz bulduğum hareketler ezberletilirdi. Hiçbir öğrenci bu çalışmalara katılmak istemezdi. Ben de seçilmediğim için çok sevinirdim. Ama katılan arkadaşlarımın üşümekten şikayet ettiklerini hiç hatırlamıyorum. 29 Ekim kutlamalarına ise okul korosunda olduğum için her sene katılırdım. Taksim meydanında Ekim’în son günleri de soğuk geçiyordu olsa gerek. Doğrusu yine aklımda pek mevsimsel özellikler kalmamış. Marşları söylerken, havai fişek yüzünden kafamıza düşenleri saymazsak, çok eğlenirdik. Hep bir ağızdan tek bir ses çıkartma çabası insanları bağlar birbirine. Bu yüzdendir ki hala Bağdat Caddesi’ndeki Fener Alayı’na katılmayı severim.

19 Mayıs kutlamalarını daha güzel hale getirmek yerine iptal eden zihniyetlerin niyeti nedir bilmiyorum. Eğer gerçekten gençler üşümesin diye düşünüyorlarsa, çevik gençlik anlayışı çok eskilerde kalmış demektir. Cumhuriyet elden gidiyor kaygısını bırakın bir tarafa; benim çocukluğumda kağıt bebeklerle oynanırdı, şimdi ise bebekleri kağıttan yapmak istiyorlar.

Son Kulis Haber / 16 Ocak 2012