Mutlu Son

Venüs ve Mars Tanrının huzurunda çırılçıplaktı. İç içe geçmiş bedenleriyle sanki tek bir varlık gibi aşkla sevişiyorlardı. Venüs Mars’ın nihayet kadınıydı artık. Onlar sonunda evlenmişlerdi ve sadece tek bir şahitleri olmuştu.

Birlikte balayına çıktılar. Bu balayı anına şahit olması için tanıdık tanımadık onları okuyan herkesi davet ettiler. Davetlerini kabul edip burada olduğunuz için şimdiden teşekkürler.

Venüs – Ayyy Mars sana inanmıyorum. Beni ne kadar güzel bir yere getirdin. Şu an resmen ayın üstünde oturuyoruz. Şu manzaranın muhteşemliğine bak.

Mars – Evet gerçekten harika. Evren beni her zaman büyülüyor. Bir zamanlar bu manzarayı her gün görüyorduk. Hatta bunun bir parçasıydık. İnsan içindeyken nasıl da kıymetini anlamıyor. İşkence gibi geliyordu her gün gökyüzünde bir yıldız olmak için ayakta kalmaya çalışmak.

Venüs – Evet doğru. Üstelik seni görüp aşık olmuştum ve çok uzaktaydın. Sana bir türlü ulaşamıyordum. Cehennem gibi gelmişti valla. Şimdi ise burada buluştuk. Ayın üzerinde elele tutuşmuş yan yana oturuyoruz. Bundan daha güzel bir şey olabilir mi? Bu bir mucize. Allahım çok mutluyum.

Mars – Canım benim. Seni çok seviyorum Venüs. O kadar içten ve samimisin ki.

Venüs – Sahi mi? Bunu ilk defa söylüyorsun.

Mars – Ayrıca bir şey daha var. Belki burnum büyük diye söylüyorum sanabilirsin ama alakası yok. Çok güzel kokuyorsun biliyor musun? Senin yanında olup seni koklamak… Keşke kendi kokunu duyabilseydin. Ne demek istediğimi o zaman anlardın.

Venüs – Ben ne demek istediğini anlıyorum ki. Çünkü ben de aynısını hissediyorum. Yalnız bir şey dikkatimi çekti. Habire burnunun büyük olduğunu söylüyorsun. Sen söylemeden önce burnunun büyük olduğunu hiç fark etmemiştim.

Mars – Çok söylediğimi bilmiyordum. E büyük ama ne yapayım. Gerçekten hiç fark etmedin mi? Kör müsün sen Venüs?

Venüs – Şimdi baktım da hakikaten büyükmüş burnun Mars. 😉 Dur o zaman ben senin burnunu öpeyim de biraz küçülsün. 😍 Küçüldü bak! 😍 Aaaa Pinokyo gibisin. 😍 Dur bir daha öpücem burnunu. Bak gene küçüldü. Aaa öptükçe küçülüyor senin burnun Mars. 😍😍😍

Mars – 😍😍😍 Şeker şey seni.

Venüs – Keşke bir öykü karakteri olmasaydık Mars. Gerçekten böyle sevgi dolu bir ilişkimiz olsaydı, ne güzel olurdu değil mi?

Mars – Zaten var ki.

Venüs – Nasıl var? Biz sadece Elif yazdığı için varız. Gerçekte yanımda mısın? Değilsin. Demek ki yok.

Mars – Gerçek sence nedir Venüs?

Venüs – Gerçek, gerçek hayatta yaşadığın şeydir.

Mars – Biz neyiz?

Venüs – Biz hayal ürünüyüz.

Mars, Venüs’ün yüzünü tutar ve tutkulu bir şekilde yanağından öper.

Venüs – Marssss. Aman Tanrım! Bu da neydi? Ayaklarım yerden kesildi resmen. Hey ama yalnız değiliz. Herkes bizi okuyor. Başkalarının yanında beni ne biçim öptün öyle?

Mars – Öptüm çünkü beni hissetmeni istedim. Hissettiğin şeydir gerçek olan. Bizi okuyanlara Elif ne kadar bunu hissettirebiliyor bilmiyorum ama eğer bir kitap okuduğunda, ya da bir film izlediğinde o bir hayal ürünü olmasına rağmen hikaye seni içine alırsa gerçek bir duygu yaşarsın. O yüzden film izlerken ya da kitap okurken bazen güleriz, bazen de ağlarız.

Venüs – Ayy evet çok haklısın. Schindler’in Listesi’ni izlerken ne kadar çok ağlamıştım. Bulunduğu ortama rağmen bir adamın tek başına yapmaya çalıştığı şey beni çok etkilemişti.

Mars – O yüzden biz gerçek değiliz diye üzülme. Eğer bizi bir kişi bile hissedebilmişse biz gerçeğiz Venüs. O kişinin gerçek bir duygusuna temas ediyoruz. Bu da bence çok kıymetli.

Venüs – Haklısın. Hikayeyi tam hatırlamasa da duygusunu hiç unutmuyor insan.

Mars – Dolayısıyla hem hayaliz, hem de gerçeğiz hayatım.

Venüs – Bak bu çok ilginç geldi şimdi bana.

Mars – İlla ya hep ya hiç olmak zorunda değil ki. Kainat öyle bir düzen üzerine kurulmuş ki, her şey zıttı ile var. İyi ve kötü gibi.

Venüs – Gece ve Gündüz, Uzak ve Yakın gibi.

Mars – Aynen öyle.

Venüs – O zaman Elif’in hikayelerle anlatmaya çalıştığı gibi aşk hem VAR hem de YOK. Öyle mi?

Mars – Sen nasıl bakıyorsan nasıl yaşıyorsan odur Venüs. Yaşadığın sadece senin gerçekliğindir. Oysa başkası için gerçek hiç de senin yaşadığın gibi olmayabilir. Dolayısıyla gördüklerimiz hem gerçektir hem de değil. Biz ne kadar algılayabiliyorsak o kadarını görebiliriz. İşte bütün bu zıtlıklar BİR’liği oluşturur. Sadece O, BİR ve TEK’tir.

Venüs – Yuh yani konuyu nereye bağladın Mars.

Mars – Konu kendi kendine bağlanıyor. Ben bir şey yapmıyorum ki. Tıpkı sana bağlanmam gibi. Hiç bir nedeni olmadan sana deli gibi vuruldum ben.

Venüs – Ayy bak gene aynı şeyi yaptın. Işık hızıyla konudan konuya geçiyorsun ama bir şekilde bağlıyorsun her şeyi.

Mars – Çünkü her şeyin birbiriyle hep bir BAĞ’ı olduğunu düşünüyorum. Hayatımızdaki insanlar boşuna değil. BİRLİK duygusundan çıkmadan o bağı anlarsak başkalarını suçlamayı bırakabiliriz.

Venüs – Peki bundan sonra ne olacak? Elif bize mutlu son yazdı. Bitiyor yani bu köşe. Bir daha hiç görüşemeyecek miyiz seninle?

Mars – Hiç bilmiyorum Venüs. Elif bu. Sağı solu belli olmaz. 😍 Burada bitti dersin. Bir bakmışsın başka yerde hikayeler yazıp kaldığı yerden devam ediyor. Yazdığı sürece bizden kolay kolay vazgeçmez bence. Yeter ki yazsın…

Venüs – Yine de gerçek olmayı çok isterdim.

Mars – Bütün bunları düşünmeyi bırak artık ve anın tadını çıkar Venüs. Nihayet bir araya geldik ya. Bakarsın bir gün gerçek de oluruz belli mi olur. Hep içinde olmadığımız şeyi istiyoruz farkında mısın? Yıldız olduğumuz zamanları hatırla. Şu muhteşem manzarayı görmüyormuşuz bile.

Venüs – Çok doğru hele ben tam bir körmüşüm gerçekten.

Mars – O yüzden artık susalım ve kainatın bize sunduğunu sonuna kadar doya doya yaşayalım.

Venüs – Tamam aşkım.

Mars – Ama önce bana ellerini ver ve ben sana ne anlatırsam anlatayım bir daha hiç bırakma olur mu?

Venüs – Bir daha bırakmayacağım tüm okuyucuların huzurunda sana söz veriyorum. Kayahan’ın bir şarkısında söylediği gibi seninle her şeye varım ben Mars. Şimdiki gibi aya bile giderim seninle.

Mars – Ayy şimdi Yaşar’ın şarkısındaki gibi Nara atasım var Venüs. 😍 Okuyucular bir gitse de yine baş başa kalsak seninle…

Venüs – Giderler giderler sen hiç merak etme. 💛💛💛

Mars – 💛💛💛

Didem Elif

Not: Benimle Ol köşesinin sonuna geldik. Madem bu köşe Sezen Aksu’nun Benimle Ol şarkısıyla başladı. Gene öyle bitsin. Hadi kalın edebiyatla… 😉

Emek

Venüs – Mars sen çok komik bir insansın. Bazen öyle şeyler söylüyorsun ki, sesli güldürüyorsun beni valla.

Mars – Niye ya ne dedim ki? Üzerimde bit buldum dedim nesi komik bunun?

Venüs – Bula bula seni mi buldu yani bit? Hayır eminim bulmuştur. 😝 Ayy sinirlerim bozuldu.

Mars – Allahtan omzumdayken yakaladım. Saçıma başıma bulaşmadan kurtardım neyseki. Hedefe doğru yürüyordu namussuz. Hadi ama ya sen de iyi dalga geçtin benle ha. Aşk olsun Venüs. Ayrıca Elif’e de aşk olsun. İnsan benimle ilgili biraz romantik metinler yazar.

Venüs – 😍 Olsun Mars! Hep aşk olsun! Dur seni öpeyim de üzüntün geçsin. Göster bakiyim omzunun neresiydi? Bit de ağzının tadını biliyor hani. 😍

Mars – Deli yaa… 😍 Bak beni omzumdan öyle öpme sonra günah benden gidecek.

Venüs – 🥰 Tamam tamam uslu duruyorum. Bu arada umarım gerçekten seninle dalga geçtiğimi düşünmüyorsun Mars. İnsanlarla hele ki hassas oldukları konularla asla dalga geçmem. Sadece seni güldürmek istemiştim. Ben kendime de çok gülüyorum ki.
Neyse bak benim sana önemli ve ciddi bir şey söylemem lazım.

Mars – Söyle hayatım.

Venüs – Ben çok değiştim. O eski tanıdığın Venüs değilim artık.

Mars – Hoppala. Bu da nerden çıktı şimdi? Daha üç hafta önce bir öyküde buluştuk. O günden bugüne mi çok değiştin?

Venüs – Evet o günden bugüne çok değiştim. Az zaman mı canım? Göreceli bir şey ki bu. Ayrıca insan bir günde bile değişebilir.

Mars – Gene kilo almışsın sanki ama onun dışında ben bir fark göremedim. A dur saçını mı boyattın yoksa?

Venüs – Marssss. Ben çok ciddiyim. Ayrıca fiziksel bir değişimden bahsetmiyorum. Hem kilo vericem ki ben.

Mars – Yaz bitti Venüs sen hala kilo mu vericen? 😂😂😂

Venüs – Bana bak Mars, kafana şu oklavayı yiyeceksin sonunda ama.

Mars – Sahi ne yapıyorsun sen o oklavayla?

Venüs – Baklava açıyorum.

Mars – A sen baklava açabiliyor muydun?

Venüs – Hayır tabi ki açamıyorum. Kilo vericem diyorum Mars ne baklavası Allah aşkına ya.

Mars – Ne bileyim seni bir çözemedim ki ben. 🤔 E neden elinde oklava var peki?

Venüs – Dik durmaya çalışıyorum.

Mars – Oklavayla mı?

Venüs – Bir de kafanı kırmaya yarayacak birazdan Mars.

Mars – Tamam tamam seni anlamaya çalışmayacağım Venüs, bunun ikimize de bir faydası yok çünkü. Onu artık çözdüm. 🙈 Seni dinliyorum. Anlat bakalım.

Venüs – Zor olan da bu. Değiştim hem de çok değiştim ama nasıl anlatacağımı da bilemiyorum. Dur en iyisi şöyle anlatayım. Sabah kalkınca hemen yatağını toplarsın yaa hani.

Mars – Yo ben bazen toplamam.

Venüs – Niye toplamıyorsun bazen?

Mars – Canım yeni kalkmışsam ve birazdan tekrar yatacaksam neden topluyim ki?

Venüs – Ay aynı Elif gibi konuştun şimdi. Neyse konumuz o değil. Dur şimdi kafamı karıştırma. Baştan başlayalım. Bir yatak düşün. Bir tarafı tamamen duvara dayanmış, çift kişilik çok büyük bir yatak. Yatak duvara dayalı olduğu için yatak örtüsünü hiçbir zaman dengeli biçimde örtemiyorsun. Örtü sarkmasın diye duvardaki kısma gelen tarafı hep içe katlaman gerekiyor. Üstelik yatağı toplamak için, yatak örtüsünün duvara dayalı kısmını düzeltebilmen için yani her seferinde yatağın üstüne çıkıyorsun mecburen. O zaman da yatağa her çıktığında yatağın üstü habire bozuluyor. Yani bir türlü istediğin gibi olmuyor ve sonunda sen yatağı toplamayı bırakıyorsun.

Mars – Canım ona uygun ölçülerde örtü dikilir dert ettiğin şeye bak ne diye zorlandığında bırakıyorsun hemen?

Venüs – Onu dicem işte Mars. Ben eskiden istediğim şey olmadığında vazgeçip bırakıyordum. Şimdi öyle değilim. Olanın içinde elimden gelenin en iyisini yapmak için var gücümle uğraşıyorum artık. İstediğim gibi olmadığında bırakmayıp başka yollar bulup tekrar deniyorum. İstediğim şey konusunda vazgeçmek yerine emek harcamaya devam ediyorum.

Mars – Bunu görüyorum hayatım sakın görmediğimi sanma.

Venüs – Anladın yani di mi ne demek istediğimi?

Mars – Valla Venüs anladım mı hiç bilmiyorum. Doğruyu söylemem gerekirse sen yatağı düşün dediğinden beri benim aklım başka yerde. 😂 Madem sen yatağını toplamakta bu kadar zorlanıyorsun, yatak toplamaya sana yardıma mı gelsem diyorum. 😉

Venüs – Yaaa Marssss 😬

Mars – Yok yok hemen kızma canım. Anladım anladım da ama keşke yatak örtüsü ile anlatmasaydın şu meseleyi ve bence hemen kapatalım yoksa Elif’in sansür yapması gerekecek ona göre.

Venüs – Aman aman kapattım kapattım. 😍

Mars – 😍

Didem Elif

Not: Şu an Kaş’ta bu yıl ilk defa ilki düzenlenen Kaş Caz Feztivali gerçekleşiyor. Valla köye elektrik gelmiş gibi hissediyorum iki gündür. Dün gece çocukluğumdan beri bildiğim ve sevdiğim Yeni Türkü’nün de konseri vardı. Kendi çektiğim şarkılarından birini yüklemek için sabahtan beri uğraşıyorum ama teknik anlamda bir türlü beceremedim. Ben Mars yardımı alıp yükleyene kadar Youtube’da bulduğum eski bir klibiyle idare edin şimdilik. Ne demişler… Akıl akıldan üstündür. 😉

Edebiyatla kalın

Sevgilerimle,

Aşk Varsa

Venüs – Aman Allahım Marsss, sen ne yaptın böyle?

Mars – Valla ben bir şey yapmadım Venüs.

Venüs – Bana mektup yazmışsın ya ondan bahsediyorum.

Mars – Hee o mu? Demek nihayet mektubumu aldın? Ben de merakla sana ne zaman ulaşacak diye bekliyordum. Bu dünyada işler çok yavaş ilerliyor. Kestiremiyorum valla. 😉

Venüs – Gel buraya sana sıkıca sarılmak istiyorum.

Mars – Canım benim. 🥰 Venüsüm… 💛💛💛 Hmmm.

Venüs – 😍😍😍

Mars – Ay ne kadar içten sarıldın. Ben sana bundan sonra hep mektup yazayım en iyisi.

Venüs – Böyle bir şey beklemiyordum hiç. Zarfın üstünde adımı görünce çok şaşırdım. İlk işim hemen arkasına bakmak oldu. Yalnız zarfın arkasına ismini yazmamışsın, kimden geldiğini hemen anlayamadım o yüzden.

Mars – Gizemi severim bilirsin.

Venüs – Ahh sorma. Mektup denen şey ne kadar güzel bir şeymiş bu arada. Sayende bunu öğrenmiş oldum. İnsanlar artık niye birbirine mektup göndermiyor ki sanki? Anlamıyorum. Böyle bir duygudan kendilerini nasıl mahrum bırakıyorlar?

Mars – Bilmiyorum. Ben hiç mektup almadım bugüne kadar ama aylar önce Elif ile kızı Duru’nun İstanbul’da yaşayan anne ve babasına beraber mektup yazdıklarını görünce, aklıma böyle bir fikir geldi. Sana mektup yazarak süpriz yapmak istedim. Sahi Duru’nun öğretmenleri ne iyi düşünmüş, bu etkinliği yaparak değil mi? Ben sana yazarken bile çok duygulandım, kimbilir beklemediğin bir anda sevdiğin birinden mektup almak ve onun duygularını öğrenmek ne güzel bir hisdir.

Venüs – Güzel evet çok güzel tabi ama anlatılamayacak kadar da özel bir duygu. Bambaşka bir şey bu doğrusu. Okurken o kadar çok ağladım ki.

Mars – Ağladın mı? Ama ben seni üzmek istemedim ki. Yazdıklarıma üzüldün mü yoksa?

Venüs – Üzülmedim de hüzün dedikleri şey oldu galiba. Çok duygulandım senin dediğin gibi. Beni hep böyle şaşırtıyorsun zaten. Açıkça bir şey itiraf etmem lazım. Bazen senden beklediğim bazı şeyler var, bazen direk istiyorum da ama sen bunları yapmıyorsun. Çok bozuluyorum. Sonra hiç beklemediğim bir şey yapıyorsun ve beklediğim şeyden çok daha fazla etkiliyor beni. Önemli olan etkilemesi de değil aslında. Bana o kadar sahici bir duygu yaşatıyorsun ki. Anlatamam sana. Meğer beklemediğin şey beklediğin şeyden daha sıcakmış Mars.

Mars – Mutlu olmana sevindim. Benim sana bugün başka bir sürprizim daha vardı ama sen ne biçim giyinmişsin böyle Venüs?

Venüs – Senin için… Ben… Şey… 😥 Niye ki? Beğenmedin mi?

Mars – Çok güzel olmuşsun hatta fazla güzel olmuşsun ama ben seni maça götürecektim. Sen düğüne gidecekmiş gibi giyinmişsin. Ben seni böyle nasıl maça götüreyim? Gülerler bize valla.

Venüs – Maça mı? Niye daha önce söylemedin Mars? Bu halde gidemem tabi. Hiç olacak iş mi?

Mars – Topuklu ayakkabı bile giymişsin. İnanmıyorum sana yaa. Sen böyle giyinmezsin ki nerden çıktı şimdi bu?

Venüs – Mektubunu okuyunca ben de sana güzellik yapmak istedim. Senin için süslendim. Beni böyle görmek hoşuna gider sanmıştım. Nerden bileyim beni maça götüreceğini. Hani lig kapandı demiştin.

Mars – Bu hafta açılıyor ama ben seni çok daha özel bir maça götürecektim. Bu akşam Beşiktaş Arena’da Liverpool ile Chelsea arasında oynanacak olan Süper Kupa maçı var. Hazır Elif ile İstanbul’a geldik. Bu fırsatı değerlendirmek istemiştim. Üstelik maçı yönetecek hakem kadın. Buna bayılırsın diye düşünmüştüm.

Venüs – Ay haklısın pek hoşmuş. Ne yapayım bilemedim ki. O kadar da uzun sürdü ki hazırlanmam bütün günümü buna harcadım resmen. 🙈

Mars – Ahh Venüs ahh…

Venüs – 😥

Mars – Aklıma bir fikir geldi. Elif’lerin evine gidip onun ailesiyle birlikte izleyebiliriz. Ne dersin? Babası ile abisi kesin seyrederler maçı. Hem seni stadyuma götürmeden önce ofsaytı sakin bir ortamda anlatmış olurum.

Venüs – Ben ofsayt nedir biliyorum ki.

Mars – Sahi mi? Söyle peki nedir? Bakayım gerçekten anlamış mısın?

Venüs – Çok basit Mars. Şimdi diyelim ben seni öpmeye geliyorum. Seni Uranüs gelip benden önce öperse ofsayt oluyor.

Mars – Ay ben de ciddi ciddi seni dinliyorum.

Venüs – Ciddiyim ki. Öyle bir durumda kırmızı kartı yer oyundan çıkarsın valla Mars ona göre. Ayrıca bu ofsayt nedir efsanesine de kıl oluyorum. Hem kadın hakem yönetiyor diye bana jest yapmak istiyorsun hem de bir kadın olarak ofsaytı anlayamayacağımı ima ediyorsun. Pes valla.

Mars – Tamam tamam özür dilerim. O zaman napıyoruz? Gidiyor muyuz Eliflere?

Venüs – Tamam olur hadi gidelim. Hem şu topuklu ayakkabıları da ayağımdan bir an önce çıkartma şansım olur.

Mars – Madem rahat değilsin bunlarla ne diye giydin ki anlamadım zaten. Topuklu ayakkabı sevmezsin ki sen?

Venüs – Ne bilim geçen Uranüs’te görünce…

Mars – Ben sen nasıl rahat ediyorsan öyle giyinmeni isterim Venüs. Sana yakışanı giymen benim için yeterli ki. Ayrıca hiç umrumda olmayan şu kadını sürekli bana düşündürttüğünü farkında mısın acaba?

Venüs – Haklısın. Özür dilerim. Tamam şu andan itibaren yeni bir sayfa açıyorum. Bir daha ondan bahsetmeyeceğim söz.

Mars – Ohh bee nihayet. Hele şükür. Yalnız ben diyorum ki, Elif’lere gitmeden önce şu ofsaytı sen bana uygulamalı mı anlatsan acaba? Beni öpmeye gelişinden başlasan mesela nasıl olur? 😉

Venüs – 😂 Seve seve anlatırım Mars. Hatta dilersen banttan tekrar yayını bile yapabilirim senin için. 😉

Mars – Heh! İşte bana bunlarla gel Venüs… 😍😍😍

Venüs – 😍😍😍

Didem Elif

Not: İki tarafta da aşk varsa ve tabi ölüm yoksa birlikte olmak için illa bir yol bulunuyor. Taraflardan birinde aşk yoksa ölüm olmasa da yapacak bir şey yok kanımca. Sözleri ve müziği yazar Tuna Kiremitçi’nin olan Varsın Bu Dünyada adlı şarkı hoşuma gitti bu yüzden. Meseleyi güzel anlatmış. Keyifli dinlemeler.

Edebiyatla kalın,

Sevgilerimle…

Mantık

Venüs – Mars ne yapıyorsun defter kalemle öyle?

Mars – Mantık öğreniyorum.

Venüs – Mantık mı? O da nerden çıktı şimdi?

Mars – Bu okullarda öğretilen dersler boşuna değildir herhalde dedim ve mantığın nasıl bir şey olduğunu merak ettim. Çok ilginç biliyor musun? Birbirinden farklı önermeler bir araya gelince çok enteresan sonuçlar ortaya çıkabiliyor. İnanamazsın. Bazen çok mantıklı ama bazen de çok mantıksız.

Venüs – Nasıl mantıksız mesela?

Mars – Mesela bak diyelim ki ilk önerme; “Bütün kadınlar onlara çiçek alınmasını bekler,” ikinci önerme de “Venüs bir kadındır,” olsun. Ve ortaya çıkan sonuç önermesini sana söylüyorum sıkı dur. “Venüs kendine çiçek alınmasını bekler.”

Venüs – Aaa çok mantıksızmış. Hayır kabul etmiyorum. Biliyorsun ki hiç de beklemem öyle şeyler. Bir buluşmamıza çiçekle geldiğinde, onu oturduğumuz restoranın masasında unutmuştum hatırlıyor musun?

Mars – Hatırlamam mı? Neyle mutlu olduğunu anlayana kadar göbeğim çatladı Venüs. Ama haklısın kadınları ve erkekleri bu kadar kategorize eden, genellemeler içine sokan cümleler kurmak çok saçma gerçekten de. Kurduğumuz cümlelere dikkat etmeliyiz. Mantık öğrendiğim iyi oldu. Kitabının adı olan “Aşk Bir Kadın Hastalığıdır” cümlesini Elif’in nasıl bulduğunu şimdi daha iyi anladım böylece.

Efsane Bir Bakış

Uranüs – Marsiiii, Marsiiii, hey Marsi! Bir saattir sesleniyorum sana. Duymuyorsun beni. Taa kırk metre uzaktan görüp tanıdım seni valla.

Mars – Aaa Uranüs sen de mi buradasın? Gökler alemi istila etti dünyayı anlaşılan.

Uranüs – Allahım yakışıklı suratını çok özlemişim. O nasıl efsane bir bakış öyle… İçim gitti resmen.

Venüs – Me-mer-merhaba. Muhabbetinizi bölüyorum ama ben Venüs. Mars’ın bizi tanıştıracağı yok ben kendimi tanıtayım bari.

Uranüs – Ay şu Venüs dedikleri sen misin? Hiç de anlatıldığı kadar değilmişsin yani, abartmışlar valla. Aşkın gözü gerçekten körmüş.

Venüs – Ne değilmişim pardon anlamadım.

Mars – Ah hayatım biz sinemaya gitmeyecek miydik? Siz kadınlar muhabbete girerseniz geç kalıcaz bu gidişle.

Uranüs – Hangi filme gidiyorsunuz, ben de mi gelsem sizinle acaba?

Mars – Ben sinema mı dedim? Şey demek istedim, şey… Maça gidicez biz. Fenerbahçe Galatasaray maçına…

Uranüs – Nee maç mı? Off çok sıkıcı.

Venüs – Maç mı? Beni maça mı götüreceksin Mars? Daha önce hiç stadyumda maç izlememiştim, ayy çok heyecanlııı…

Uranüs – Muhabbetinize kesinlikle doyum olmuyor arkadaşlar hadi ben kaçtım. Umarım en kısa zamanda yine görüşürüz Marsiii. Çavvv…

Nerde Olsam Mutlu Olurum

Mars – Maç izlemekten hoşlandığını bilmiyordum Venüs. Ben sadece Uranüs’ten kurtulmaya çalışıyordum.

Venüs – Hoşlanmıyorum aslında hem de hiç. Ama stadyumda bir kez olsun o deneyimi yaşamak isterdim doğrusu. Acayip bir atmosferi olmalı. Hem ben senin yanında nerde olsam mutlu olurum ki.

Mars – Canımsın sen benim de, güzelim lig kapandı. Maç mı oynanıyor şu an Allah aşkına? Nerden bulayım sana stadyumda maç şimdi? Hep olmayacak şey istersin zaten.

Venüs – Tamam tamam vazgeçtim. Yalnız ben Uranüs denen bu kadından hiç hoşlanmadım. Ne o öyle Marsiii, Çavv filan… Yok çav bella!

Mars – Hahahaaa. Hey Venüs sen beni kıskandın. Wawww. Ne güzel bir duyguymuş. Bir hoş oldu içim valla.

Venüs – Pek bir eğlendin bakıyorum. Evet biraz kıskandım ama bu benim hiç de hoşuma gitmedi. Yalnız sana gülmek çok yakışıyor biliyor musun? Sen hep böyle mutlu ol olur mu?

SU İç Geçer

Merkür – Afedersiniz konuşmanızı bölüyorum ama deminden beri size bakıyorum hanımefendi, sizi bir yerden tanıyorum fakat bir türlü çıkartamadım. Adınız nedir acaba? Bir istirham etsem?

Venüs – Ne etseniz anlamadım ama benim adım Venüs.

Merkür – Ah tabi yaa, sizinle bir kere aynı masada poker oynamıştık şimdi hatırladım.

Venüs – Karıştırıyor olmalısınız simanız bana hiç tanıdık gelmedi.

Merkür – Hayır hanımefendi asla karıştırmıyorum, insan her zaman sizin kadar güzel bir kadınla karşılaşmıyor.

Mars – Öhö öhö… Öhö öhö… Öhö…

Venüs – İyi misin Mars?

Merkür – Beyefendiyi gıcık tuttu galiba. Su için geçer.

Venüs – Neyse bizim şimdi gitmemiz lazım. Sizi gerçekten hatırlayamadım. Kusura bakmayın lütfen. İyi günler.

tutulmalar

Mars – Sen elin adamlarıyla poker mi oynuyorsun Venüs?

Venüs – O nasıl bir konuşma tarzı Mars? Yakıştı mı hiç sana? Arkadaşlarımla eğlence olsun diye bir iki kez oynamışlığım var. Hepsi bu. Hem ne var bunda? Erkeklerle kadınlar beraber bir şey yapamaz mı? Adamı gerçekten hatırlamıyorum.

Mars – Bırak şimdi bunları. Hadi gene iyisin. Aldın iltifatını.

Venüs – Ne alakası var canım. Bana kıskandın diyordun, sen daha beter kıskanç çıktın.

Mars – Sorma. Ben bu duyguyu hiç sevmedim. Elif niye böyle metinler yazıyor şimdi durduk yere anlamadım. Ne diye huzurumuzu kaçırıyor?

Venüs – Astrolojide Merkür retrodaymış, tutulmalar filan oluyormuş yaa, Elif ordan ilham aldı sanırım. Ondan yazıyor heralde bunları ama ben de sevmedim açıkçası. Çok anlamsız. Hala Uranüs’ün sana bakışları aklımdan gitmiyor.

Mars – Kim kime tutuluyor? Sakın haa! Bak valla çekemem öyle tutulmalar filan. Zaten zor bulmuşum seni. Kimselere kaptırmam.

Venüs – Ay Mars çok alemsin kimsenin kimseye tutulduğu yok. Ay mı tutuluyormuş Jüpiter mi ne? Bişey bişey işte. Anlamıyorum ki ben de. Hem gözüm senden başkasını mı görüyor sanki? Yalnız kıskançlık sana hiç yakışmıyor. Burnun kızardı resmen. Çok komik görünüyorsun.

Mars – Sen dalga geç bakalım. Ben çok ciddiyim. Elif lütfen bir daha böyle metinler yazıp bizi bu tür ruh hallerine sokmasın, sevmedim ben bu işi.

Venüs & Mars

Elif – Arkadaşlar, arkadaşlar, hey sakin olun biraz. Bugüne kadar devreye girmeyeyim iyi idare ediyorlar dedim ama habire arkamdan konuşuyorsunuz artık dayanamadım. Bence her ikiniz de başkalarının size olan ilgisini boşuna büyütüyorsunuz. Venüscüm; Mars çok yakışıklı, üstelik çekici ve karizmatik bir adam. Elbetteki kadınların ilgisini çekecek. Bundan doğal bir şey olabilir mi? Senin caziben de ondan aşağı kalır değil hani. Senin gibi tutkulu bir kadınla birlikte olmak istemeyecek tek bir erkek bile düşünemiyorum. Adın üstünde Venüssün sen. Etrafınızdakilerin ilgisi bugüne kadar sizin hiç bir zaman başınızı döndürmedi ki, neyin kavgasını yapıyorsunuz? Ayrıca benim yazdıklarımla ilgili şunu kafanızdan çıkartmayın, ben hep sizin iyiliğiniz için uğraşıyorum. Ne yazarsam yazayım her zaman pozitif algılayın lütfen olur mu? Sizin mutlu bir çift olmanızı en çok ben isterim. Bunu sakın unutmayın. Sizi üzecek, kendinizi kötü hissettirecek bir şey yazmak ister miyim hiç? Edebiyat yapmaya çalışıyorum. Bazı metinleri bazen sırf öyle gerektirdiği için yazıyorum. E aşkı anlatıyorum madem, azcık birbirinizi kıskansanız fena mı olur dedim, bir denedim sadece. Ayrıca ben sizin aşkınıza her türlü güveniyorum. Siz birbirini çok seven ve yakaladığınız eşsiz duygunun kıymetini bilecek karakterde ruhlarsınız. Yaşadığınız her sorunun üstesinden geleceğinize ve güzel bir birlikteliğiniz olacağına dair hiç şüphem yok. En azından diyaloglarınızı ben yazdığıma göre aksi söz konusu bile olamaz. ?

Her zaman Pozitif Algıla

Mars – Elif doğru söylüyor Venüs. Birbirimizi her zaman pozitif algılamamız çok önemli. Bak bunu hiç unutmayalım.

Venüs – Haklısın. Ne yapalım biliyor musun? Eğer birimiz ola ki unutursa ve yanlış davranmaya başlarsa, diğeri ona hatırlatmak için bir şey söylesin. İpucu gibi bir cümle. Yanımızda başkası varsa bile kimsenin anlamayacağı o cümle ile kendimizi anında toparlarız. Ne dersin?

Mars – Şifreli bir cümle mi? Ne gibi mesela?

Venüs – “Su içmek ister misin?” diye soralım mesela.

Mars – Harika fikir. Yalnız ben şu an bir şey fark ettim. Yanıma geldiğinden beri seni hiç öpmemişim. Bu harika fikrinin şerefine dur seni bir öpeyim ben en iyisi. Sana nasıl susadığımı bir bir anlatayım. ?

Venüs – :))

Mars – :))

Venüs – Ahhhhhh!!!

Mars – Noooooldu???

Venüs – Ne olacak sakalın battı Mars. Aşk olsun sana ama. İnsan benle buluşmadan önce bir tıraş olur.

Mars – Ay amma abarttın. Ne biçim bağırdın, ödüm koptu resmen. Hem ben senin geleceğini bilmiyordum ki. Oturmuş mantık çalışıyordum.

Venüs – Demek beni beklemiyordun? E gideyim o zaman en iyisi ben.

Mars – Sen de var yaa, ben seni bildim bileli gideyim de gideyim… Zaten ilk gökyüzündeyken beni bırakıp gittin. Amma meraklısın sen de gitmeye haa…

Elif – Heyyyyy çocuklarrrrr, çocuklarrrrr…

Venüs – ? ? ?

Mars – ? ? ?

Elif – Su içmek ister misiniz?

Venüs & Mars – :))))

Didem Elif

Not: Belirtmek isterim ki, öykülerimi yazarken özel olarak şarkı seçmiyorum. İçimde kelimeler demlenirken yüreğime bir şarkı oturuyor ve ben de sizinle paylaşıyorum. Mantık adlı öyküyü yazarken böyle bir duygum oluşmamıştı. O yüzden açıkçası öykünün sonuna herhangi bir şarkı koymayı düşünmüyordum. Fakat bu hafta çok sevdiğim lise arkadaşım Seda Çağlayan’ın, sözlerini kendi yazdığı Bırak Beni adlı şarkısı yayınlanmaya başlayınca; benim için çok özel ve anlamlı olan bu şarkıyı sizlerle de paylaşmak istedim. Sen ve Ben Dergisi‘nde ince mevzulu yazılar yazan Seda arkadaşımın; daha aylar önce bir hayal olarak bahsettiği şarkı söyleme arzusunu bugün hayata geçirmiş olmasından dolayı o kadar mutluyum ki… Yolun açık olsun Sedacım. Seni bırakmasalar da sen hep kendi halinle kal. Böyle öyle güzelsin ki…

Edebiyatla Kalın,

Sevgilerimle

Photo created by freepik – www.freepik.com

Karanlık

Venüs – Mars niye buraya geldik? Gecenin bu karanlığında Cağaloğlu’nda ne işimiz var? Lütfen söyler misin artık. Bütün işyerleri kapanmış. Burası çok ıssız.

Mars – Şişt sessiz ol birine yakalanacağız şimdi.

Venüs – Aaa napıyorsun? Kurcalama o kapıyı.

Mars – Venüs sessiz ol dedim, biri duyacak bizi. Dur açıldı açılacak az kaldı.

Venüs – Allahım sana uyduğuma inanamıyorum.

Mars – Hah işte oldu. Dur sessizce kapıyı kapatalım. İçerdeyken rahatça konuşabilirsin şimdi. Kimse duymaz artık bizi. Biliyor musun Venüs, düşünüyorum da bizden ne iyi ajan olurmuş.

Venüs – Yine o tuhaf hikayeler anlatan kitaplardan okudun öyle değil mi Mars?

Mars – Sen geçen gece o eski mi eski Amerikan filmini izlerken ben sana bir şey dedim mi Venüs?

Venüs – Sokak Kızı İrma’yı mı kastediyorsun? Bence çok keyifli bir film. Romantik komedi seviyorum. Ne olmuş yani? Biraz eğlenmek istemiştim.

Mars – Neyse tamam tamam. Hadi gel bak sana ne göstereceğim? Tata taa ta tam… Perde açılsın…

Karanlık

Venüs – Siyah perdeleri olan bomboş bir karanlık oda mı??? Aklından yine ne geçiyor Mars? Yani fantezi de bir yere kadar ama.

Mars – Ne fantazisi Venüs yaa. Bak burası Elif’lerin yıllar önce kapanan grafik ajansının eski binası. Şu an içinde bulunduğumuz oda da, renk ayrımı yapılması için taranan filmlerin banyo makinesine atıldığı karanlık oda.

Venüs – Aaa burası orası mı? Ama hiçbir özelliği olmayan bir oda burası.

Mars – Dur perdeyi kapatayım da öyle bak. Gördün mü hiç ışık geçirmiyor. Film yanmasın diye özel olarak yapılmış.

Venüs – Evet ama ben seni hala görüyorum.

Mars – Ben de seni görüyorum Venüs. Ben seni hep görüyorum. Aslında o yüzden gelmek istedim buraya. Birbirimizi ilk tanıdığımız gökyüzündeki o ortamı sana yeniden yaşatmak istedim. Her tarafın karanlık olduğu, etrafımızdaki onca yıldızın içinde ne kadar yalnız hissettiğimizi ama birbirimizin varlığını içimizde fark ettiğimizde tüm uzaklığa rağmen ne kadar yakın olduğumuzu hatırlatmak istedim.

Venüs – Ben hiç unutmuyorum ki Mars. Seninle gökyüzünde birlikte olmak öyle eşsiz bir duyguydu ki.

Mars – Üzülüyor musun artık gökyüzünde olmadığın için? Pişman mısın? Sonuçta benim yüzümden kayıp düştün.

Venüs – Delirdin mi sen? Hayır asla. Evet düştükten sonra kendimi bulmam çok uzun sürdü biraz acı çektim. Hele ki seni bir daha göremeyeceğimi bilmek, bununla yaşamaya çalışmak çok kötüydü. Ama şu an bak yanımdasın. Sana dokunabiliyorum, seni koklayabiliyorum, seni doya doya öpebiliyorum. Bundan daha güzel bir şey olabilir mi?

Mars – Canım Venüs’üm benim.

Venüs – Şimdi sen beni bu binaya getirince aklıma Elif’in yaşadığı bir olay geldi.

Mars – Neymiş o?

Venüs – Bir gün yanlarında çalışan genç çocuklardan biri durup dururken Elif’e eşcinsel olduğunu söylemiş. Elif buna çok şaşırmış.

Mars – Ben Elif’in bu konularda insanları yargılamadığını sanıyordum niye şaşırmış ki?

Kendi Kendine

Venüs – Şaşırdığı şey çocuğun eşcinsel olması değilmiş bunu Elif’e söylemesiymiş. Bu durumu öyle saçma bulmuş ki, çocuğu bozmuş önce “İyi de bana ne?” demiş. Fakat sonra anlamış ki çocuk yargılamayacağını bildiği için Elif ile bunu paylaşıyor. Üzülmüş sonra çocuk için. İçinde olduğu duygu durumunu anlamaya çalışmış. Kendi kendine ne yaşıyor ki kimseye anlatamıyor diye düşünmüş. Onun kendi bedeni içindeki yabancılaşma duygusunu anlatabilmek istemiş. Hatta bunun üzerine o yıllarda bir öykü bile yazmış.

Mars – Elif bazen çok fazla şey düşünmüyor mu sence de? Bir koy verse gitse yaa. 😝 Elif alınmasın da amma detaylara takılıyor fenalık geliyor bana bazen valla. 🙈

Venüs – Haklısın. Takılı kalmak iyi değil. İnsanlar ne çok şeye takılı kalıp anın güzelliğini kaçırıyor öyle değil mi Mars?

Mars – A evet. Bak bu doğru. Anı gerçekten kaçırıyorlar. Ayy amaaaan neyse bırakalım insanları artık Venüs. Kendimize bakalım. Yoksa biz de anı kaçıracağız. Tamam seninle baş başa kalmam konusunda bana ayrı bir kıyak çekiyor hakkını da yemiyeyim Elif’in şimdi ama şu an sadece burada olalım Venüs. Anın tadını çıkaralım. Sadece benimle ol. Başka şeyler getirme aklına. Baş başayız bak. Bir an için bile olsa Elif’in ya da başkalarının ne düşündüğünü unutalım. Sadece ikimiz olalım. Sadece ikimiz… Hem sen fantezi mi demiştin az önce? Hiç fena fikir değil. Bir gel bakiyim buraya biraz.

Venüs – Heyyy. Marrrssss…

Mars – 😍

Venüs – 😍

Didem Elif

Not: İçimde bir bulutsuzluk özlemi vardı bu hafta. Zihnimizin bulutsuz bir gökyüzünde uçtuğunu hayal ettim. Çünkü her taraf karanlıksa şayet, ancak gökyüzü bulutsuz olduğunda yıldızları görebiliyoruz. Sonra da kendiliğinden hayatın melodisi geldi: Sözlerimi Geri Alamam… Şarkıyı hepiniz biliyorsunuz ama belki daha önce izlemediğiniz Bulutsuzluk Özlemi ile Hakan Aysev’in birlikte söyledikleri bir konserden paylaşım yapmak istedim size. Benim tüylerimi diken diken eden bu senfonik versiyonu dilerim siz de benim gibi seversiniz.

Edebiyatla kalın,

Sevgilerimle…

Denge

Venüs – Mars sana inanmıyorummm. Bulmuşsun!!! 

Mars – Neyi hayatım?

Venüs – Tokamı.

Mars – Tokanı mı? Ciddi olamazsın. Sen şimdi gerçekten buna mı sevindin bu kadar?

Venüs – Evet, çünkü İtalya’dan aldığım tokayı, aylardır nerede aradıysam bulamadım biliyorsun. Belfast’ta yenisini alarak bana sürpriz mi yapmak istedin? 

Mars – Yoo. Yeni toka filan almadım. Buraya getirdiğim ceketimin cebinden çıktı. Ben de arıyordun diye yatağın üstüne koydum. 

Venüs – Yaa, sahi mi? Hmm. Anladım. Bu toka tamamen tesadüfen burada yani.

Mars – Evet dedim ya, az önce toplantıya gitmek için hazırlanırken elimi cebime bir attım, baktım senin tokan. İtalya’daki toplantı zamanlarından bende kalmış olmalı. Saçını ben açtıysam herhalde. 🙂

Venüs – Peki öyleyse. 🙂

Mars – Bu toka senin için niye bu kadar önemli Venüs? En sevdiğin rengin sarı olduğunu biliyorum ama alt tarafı bir lastik parçası. Alınma ama senin saçın zaten sarı ya, sana pek de yakışmıyor bence.

Venüs – Öyle deme çok rahat bir toka. Aynı şimdi yaptığım gibi ne sıkı ne bol olmadan tüm saçlarımı toplayabiliyorum.

Mars – Tamam istediğini tak da tekrar kaybolursa üzülme diye diyorum. Yalnız saçını toplayınca şu an öyle güzel göründün ki gözüme. Gel buraya öpücem seni. 

Venüs – Maaarsss… 

Mars – Utandığında yüzünün kızarmasına bayılıyorum biliyor musun?

Venüs – Hadii Mars benimle oynamayı bırak artık, çıkalım bak geç kalacağız. Daha 20 dakikalık yürüyüş yolumuz var. Ayrıca lütfen bir daha tokalarıma lastik deme. 

Lastik

Mars – Lastikten konu açılmışken, bu sabah internette araba lastiklerini araştırıyordum. Neyi fark ettim biliyor musun? 

Venüs – Bana gene arabalardan bahsetmeyeceksin umarım Mars. Kafam basmıyor bu motor, lastik işlerine inan ki. Çok sıkıcı konular. 

Mars – Yok yok tam senin gibi detayları seven biri için bence faydalı bilgiler anlatacağım. Hayata dair eminim çok güzel bağlantılar kuracaksın. Hatta bunu nasıl da daha önce düşünemedim diye hayıflanacaksın. Ve belki genç yaşta lastik patladığı için kontrolden çıkan, Elif’in içinde bulunduğu arabanın yaptığı kazadan sonra Elif’in araba kullanma korkusunu da üstünden atmasına faydamız dokunabilir.

Venüs – Ne alaka?

Mars – Elif evde hamam böceği çıktığında onlara dair her şeyi araştırmıştı hatırlıyor musun? Hamam böceklerinin insandan zaten köşe bucak kaçtığını öğrenmesi ne kadar işine yaramıştı. O gece rahat bir şekilde uyuyabilmişti.

Venüs – Dikkatle seni dinliyorum Mars. 

Mars ve Venüs Belfast’ta

Mars – Venüssss soluna dikkat et. 

Venüs – Hay Allah daha alışamadım arabaların ters şeritten gitmesine. Her zaman yaptığımızın aksi yönünde hareket etmek çok tuhaf geliyor hâlâ. 

Mars – Belfast’ta olduğumuz süre boyunca karşıdan karşıya geçerken dikkatli ol o yüzden lütfen. Neyse, nerde kalmıştık? 

Venüs – Lastik diyordun. 

Mars – Biliyorsun lastik, bir yerden bir yere gitmek için kullandığın aracın zeminle temas noktasıdır aynı zamanda. 

Venüs – Evet. 

Mars – Silindir biçimindeki lastiğin bu temas noktası sadece birkaç santimetre kare kadardır. Lastik, çeşitli işlevlerini toplam varlığının içindeki sadece bu kadar küçük bir alanda yerine getirir.

Venüs – İlginç gelmeye başladı gerçekten. Nereye varacaksın çok merak ettim.

Mars – Lastiğin en önemli işlevleri nedir peki sence?

Venüs – Aracın tüm yükünü taşır. Aynı zamanda onun hareket etmesini sağlar.

Mars – Yani kalkma ve durma esnasında ortaya çıkan yüke dayanıklılık gösterir. Bunlar taşıma işlevi. Bir de aktarma özelliği var. Lastiğin kendinde motor yoktur ama fren yaparken, hız alırken, viraj dönerken motorun gereken gücünü araca lastik aktarır. Ayrıca her türlü yol şartlarında ve tüm iklim koşullarında emniyetli olma özelliği vardır, öyle değil mi?

Venüs – Doğru evet tabii ki.

Mars – Günümüzde çok güzel sağlam ve kaliteli lastikler üretiyorlar. Yine de bir lastiğin uzun ömürlü olması için onun performansını en üst düzeyde tutacak şekilde dikkat etmek lazım. İşte burada lastiğin basıncı çok önemli. Basıncı düşen lastiğin uygun seviyeye getirilerek şişirilmesi lazım. Hele ki bayram dönemleri gibi uzun yolculuklara çıkılacaksa, önceden lastik basıncı mutlaka kontrol edilmeli.

Venüs – İyi de lastiklerin ara ara şişirilmesi ya da havasının alınması gerektiğini herkes bilir. Elif bile biliyor bunu.

Mars – Evet ama neden şişirilmesi gerektiğini gerçekten biliyor mu?

Venüs – Bilmem. Bilmiyor galiba. Neden şişirilmesi gerekiyor?

DENGE

Mars – Yeterince şişirilmemiş lastiklere normalden daha fazla yük biner. Lastiğin karkası; yani aracın yer ile temasını sağlayan parçası, olması gerektiğinden daha fazla yorulur, karşılaşacağı darbelere karşı hassaslaşır, lastiklerin ısısı normalden fazla ısınır. Bütün bunlar telafi edilemez bir aşınmaya neden olduğundan lastiğin aniden patlamasına sebebiyet verebilir. Kafan karışmasın diye stepne, sübap, rot konularına girmiyorum şimdilik.

Venüs – Nasıl yani Mars? Şaka gibisin valla. Biz şimdi kırk yılın başı Elif’in sayesinde görev için Belfast gibi bir yere geldik. Üstelik aylardır bizi bir araya getirmediği için görüşememişiz. Boş zamanlarımızda baş başa romantik vakit geçireceğimiz güzel bir yer bulmak yerine, sen oturup bunları mı araştırdın Allah aşkına?

Mars – Ama Venüs, bunu duymaya ihtiyacın olduğunu düşünmüştüm. Keşke sadece kafana toka taksan da bütün bunlara gerek kalmasa. Aslında ne demek istediğimi bir anlamaya çalışsan eminim… 

Venüs – Ben senin ne demek istediğini anlıyorum. Bunu neden yaptığını da. Basıncın önemini anlatmaya çalışıyorsun. Vücudunda değişen ani bir basınç değişikliği yüzünden, Elif’in göz kapağı durup dururken birden morardığında ben her şeyi anlamıştım zaten. İkili ilişkiler olsun her türlü ilişkide, hele ki ekip çalışmalarında; duygusal basıncın dengeli ilişkiler için ne kadar önemli olduğunu vurgulamak istiyorsun. Sağlıklı yol almak için tüm lastiklerin doğru basınçta olması gerek kesinlikle. Yoksa lastiklerden biri aniden patlayabilir ve şoför istenmeyen sonuçlarla uğraşmak zorunda kalabilir. 

Mars – Evet aşkım tam olarak bunu söylemeye çalışıyorum.

Venüs – Olan olduktan sonra elbette yapılacak bir şey yok. Büyük kazalardan korunmak için önceden önlem alınmalı. Aslında çok güzel bir örnek bulmuşsun. Haklısın tam benlikmiş. Bu vesile ile Belfast’tan bir bayram mesajı gönderelim mi Türkiye’ye?

“Duygusal anlamda kimse kendine ya da başkalarına fazla yüklenmesin. Herkes kalbinin ayarlarını kontrol etsin, doğru basınca getirsin ve yoluna devam etsin.”

Mars – Nihayet yüzün güldü Venüs. Bazen söylediklerime öyle tepkiler veriyorsun ki, beni hiç anlamadığını sanıyorum.

Venüs – Senin beni sevdiğini, kendine göre gösterme biçimini günün sonunda bir şekilde anlıyorum Mars. O an bir kör gibi davransam da sonradan gerçeği görüyorum. Sen benim en çok ihtiyacım olduğu zamanda güvenip aradığım kişisin. Biz birbirimizi hiçbir zaman yargılamayan, her zaman anlamaya çalışan iki dostuz her şeyden önce. Arada bağlantımız kopsa da bağımız kopmadıysa buna borçluyuz. Kabul etmem lazım kafa yapın bana hiç uymuyor. Birbirimizden öyle farklıyız ki. Hikayenin sonu ne olursa olsun şunu iyi bil; zaman zaman anlamasam da ve atarlansam da, seni tam olarak böyle biri olduğun için seviyorum. Sen benim için çok özelsin. 

Mars – Canım Venüs’üm benim. Ne güzel şeyler söyledin. Hadi gene dayanamadım biraz çıtlatacağım. Toplantıdan sonra güzel bir sürprizim var Belfast’ta sana. Sanki baş başa kalacağımız zamanları ben de düşünmüyor muyum sanıyorsun? Sadece biraz sabırlı olmayı öğrenmen gerekiyor hayatım. Her şey çok güzel olacak merak etme. Sadece sabır Venüs, sadece biraz sabır…

V️enüs – Sen bir tanesin Mars… Kalp kalp kalp… 

Didem Elif

Not: Toplantı için Belfast’a gelmişken, buradaki Botanic Garden’a zaman ayırmak istedim. 6 gün boyunca bir türlü buna fırsat yaratamadım. Belfast’ta hava epeyce geç karardığı için, son günümün akşamı saat sekiz gibi bu park alanına gitmeye karar verdim. Çok yorgun olmama rağmen aklımda kalsın istemedim. Her zaman içimdeki sesi dinleyen inatçı biriyimdir. Lalelerle, güllerle, renk renk çiçeklerle donatılmış Göztepe Parkı gibi bir park bekliyordum açıkçası. Parkın içinde tek başıma yürürken bu anlamda hayal kırıklığı yaşadığımı söylemem lazım. “Git odanda yat dinlen yarın yola çıkacaksın,” diye kendime söylenmeye başlayacaktım ki; parkın diğer kapısının orada, parçalanmış araba lastiklerinden yapılma aşağıda fotoğrafını paylaştığım ağaç enstalasyonuna rastladım. Kafamın içinde sürekli araba lastiğini düşünürken karşılaştığım bu sanat eseri bir tesadüfün dik alası değil de nedir? Ama şu kısmı içime su serpti. Hiç de romantik ve estetik olmayan araba lastiğini, eserine malzeme yapan tek deli ben değilim demek ki…. 🙂

Edebiyatla kalın…

Sevgilerimle,

Botanic Garden – Belfast

Ritim

Venüs – Ahh ayağımmm!

Mars – Ayy çok özür dilerim Venüs. İyi misin?

Orçun Sakarya – Ne oldu çocuklar?

Venüs – Orçun Hocam, Mars benim ayağıma bastı. Ayağımda tırnak batması var da çok acıdı.

Venüs ve Mars Tango Öğreniyor

Mars – Ya bu Elif metinleri nasıl bir kafayla yazıyor anlamadım ben Venüs. Hadi ayağına bastım tamam. Tırnak batması ne alaka şimdi? Kırk yılın başı tango yapmaya geldik. Bize dans dersi vermesi için Orçun Hocayı ikna ettim. Sana bir sürpriz yapayım istedim ama siz işin büyüsünü kaçırıyorsunuz.

Venüs – Afedersin Mars ama tango yapmaya başladığımızdan beri bir doğru düzgün ritim tutturamadık farkında mısın? Biz hani uyumlu bir çifttik, bak tango yapamıyoruz işte. Moralim bozuluyor. Belki de uyumlu değilizdir.

Orçun – Çocuklar çok acele ediyorsunuz. Pratik yapa yapa gelişecek merak etmeyin. Normal bunlar. Önce tek olarak adımlama çalışmamız lazım ki, hareketlere ayağınız bir alışsın bakalım.

Venüs – Ben Mars’ın nereye gitmek istediğini bir türlü anlayamıyorum ki.

Mars – Hâlâ mı Venüs?

Venüs – Evet hâlâ hangi yöne adım atmak istediğini anlamıyorum.

Orçun – Düşünerek değil, hissederek dans etmeniz lazım da ondan. Sessiz kalıp müziği içinizde duymalısınız. Elif ile yaptığım söyleşide ona da anlattığım gibi; tango dansının, özünde aşk ve melankoli tutkusu yatar. Karşılıklı enerji alışverişidir. Etkiye tepkidir. Kadın erkeği takip eder ve asla tahmin ederek hareket edemez. Doğaçlama yapılır, bu yüzden de iki kişinin birbiriyle kalpten uyumu çok önemlidir. Eğer kadın kafasına estiği gibi hareket etmeye kalkarsa o tango değil, adı konamayan başka bir şey olur, hatta tehlike arz eder. Ancak uyumu yakaladığınız zaman var ya, işte o zaman keyfinize diyecek olmaz. İlişkiler de böyledir. Karşınızdakini dinler ve ne demek istediğini anlar, ardından ona en olumlu tepkiyi verirseniz, uyumu yakalarsınız. Neyse hadi bakalım, bugünlük bu kadar yeter. Bir sonraki derste görüşürüz. Benim şimdi çıkmam lazım. Ebru sizinle ilgilenecek. Kendinize iyi bakın. Sıkmayın tatlı canınızı.

Venüs & Mars – Teşekkürler.

O sırada yanlarına Ebru gelir.

Ebru – Daha iyi misin Venüscüm?

Venüs – İyiyim Ebru Abla teşekkür ederim.

Ebru – Ay hiç bozmayın moralinizi. Asmayın suratınızı lütfen. Elif size benim başlangıçtaki halimi bir anlatsın da dinleyin. Sağ olsun ilk günlerde beni yalnız bırakmamıştı. Neler çektiğimi iyi bilir.

Venüs – Biz sizi zaten biliyoruz Ebru Abla. Elif bana sizden hep bahsediyor.

Ebru – Sahi mi? Bana sizden hiç bahsetmemişti. Ben sizi ilk defa öykülerinde okudum valla. Ahaha.

Venüs – Mars çok bilmez de, ben sizi kendi ablam kadar iyi tanıyormuş gibiyim.

Mars – Ben niye bilmiyormuşum? Ben de biliyorum.

Venüs – Sen ne biliyormuşsun acaba Mars? 

Mars – Yıllarca aynı odayı paylaştıklarını biliyorum yetmez mi? Bugüne kadar daha fazlasını bilmem gerekmemişti. Bu benim suçum mu yani?

Ebru – Ay dert ettiğiniz şeye bak. Tanışırız ayol. Ahaha. Daha bolca vaktimiz var. Orçun Hocanızı dinleyin canınızı sıkmayın böyle şeylerle.

Venüs – Bu tango bizi nedense çok gerdi, Ebru abla. Ben aslında tangodan pek keyif almadım. Tamam izlemesi güzel de bana göre bir dans şekli değil sanki.

Ebru – Ay aynı Elif gibi konuştun şimdi Venüs. O da hep aynı şeyi söylüyordu. Aslında bir keyfine varsanız. 

Mars – Ben sen mutlu olursun diye getirdim buraya seni Venüs. Benimle tango yapmak hoşuna gider sanmıştım.

Venüs – Beni dansa götüreceğini söylediğinde hiç tango olarak anlamadım ben valla. Bu beni bayağı zorladı. Keşke şöyle hareketlerimizi hesap etmeden sarılarak gönlümüzden geçtiği gibi dans etseydik. 

Mars – Elif’in tango söyleşilerinden o kadar bahsedince, aklında kalmasın istemiştim.

Venüs – Ama ben Elif’in bütün söyleşilerini okuyorum ki. Hem de büyük bir keyifle. Sen okumuyor musun yoksa Mars?

Mars – Elbette okuyorum. Özellikle Nejat Ünlü ile HIV virüsü hakkında yaptığı söyleşi çok faydalıydı. Bilmediğim bir konuda çok şey öğrenmiştim.

Venüs – Cinsellikle alakalı diye olmasın sakın.

Mars – Ne alakası var canım. Siz de beni iyice şey yaptınız. Neyse, ben insanların kendini koruması, kollaması ve ayrıca bilinçlenmesi açısından bakmıştım olaya. Bu toplumsal bir sorun bence. Sadece cinsel anlamda değil, her türlü ilişkiye girerken düşünerek hareket edilmeli. Ayrıca ayrımcılık üzerine de çok güzel detaylar vardı söyleşide. Yoksa mesela Puduhepa ve Kız Kardeşlerinin anlatıldığı söyleşiyi de sevmiştim. Hatta Elif’in kızı Duru’ya o bebekli kitap setinden alalım diyorum. Ne dersin?

Venüs – A ne harika fikir.

Ebru – Hah Şöyle! Aferin size çocuklar. Ne diyorum biliyor musunuz? Hadi bize gidelim. Babam şimdi nefis yemekler yapmıştır. Bizim ev hemen şurada.

Mars – Çok teşekkürler Ebru Abla ama şey, biz çok zor bir araya geliyoruz da… Hazır buraya kadar gelmişken biraz deniz kenarına sahile insek diye düşünmüştüm.

Venüs – Ahh harika fikir. En azından günün geri kalanını güzel geçirelim.

Ebru – Tamam tamam nasıl isterseniz. Siz mutlu olun da.

Feneryolu Işıklar

Venüs – Ebru Abla ne kadar güzel gülüyor değil mi Venüs? Şen bir kahkahası var. 

Mars – Evet evet çok şeker. Elif’in anlattığı kadar varmış. 

Venüs – A Mars, bak simitçi var! Simit alalım mı ne dersin? Sahilde hem yeriz, hem de martılara atarız. İstanbul’un sokak simidi çok güzel olur. Sever misin?

Mars – Bayılırım.

Venüs – O zaman hadi gel alalım.

Fenerbahçe Sahili

Mars – Gene uzaklara daldın. Ne düşünüyorsun hayatım?

Venüs – Simitçiye Feneryolu halkı plaket vermiş ya. Onu düşünüyordum. Sence de duyarlı bir davranış değil mi? Çok hoşuma gitti benim. Nasıl güzel insanlar var.

Mars – Demek ki adam işini aşkla yapıyor. Tam Elif’e göre bir söyleşi konusu aslında.

Venüs – Sen var ya sen, gel seni bir öpücem. Ne harika fikir verdin Elif’e şu anda.

Mars – Ya dur sokak ortasında habire öpüp durma beni. İnsanlar bize bakıyor.

Venüs – Gerçi Elif şu an yoğunluktan teklif ettiği insanların söyleşilerine bile yetişemiyor. Hemen listesine notunu aldı. İstanbul’a gelince onunla yüz yüze yapar belki söyleşisini.

Mars – Yüz yüze söyleşi yapıyor mu? Ben hep internet üzerinden yapıyor sanıyordum.

Venüs – Normalde öyle zaten ama fırsat olursa yüz yüze de yapıyor. Mesela Nuri Kaya ile Karanlık İşler mekanında yüz yüze gerçekleştirmişlerdi sohbetlerini.

Fenerbahçe Parkı

Mars – Seninle bu parkta buluştuğumuz ilk gün aklıma geldi. Ne kadar heyecanlanmıştım.

Venüs – Ah evet ne kadar acayip bir gündü.

Mars – Nihayet seni bulabilmiştim.

Venüs – Tekrar anlatsana ben gökyüzünden kaydıktan sonra neler olduğunu. Bu hikayeyi senden defalarca dinleyebilirim. Öyle güzel anlatıyorsun ki.

Mars – Aslında senin gözümün önünde bir anda kayıp gittiğini görmek çok büyük bir acıydı. Ne yapacağımı uzun süre bilemedim. Fakat içimde bir ses, durmadan bana sana kötü bir şey olmadığını söyleyip duruyordu. Bir gün rüyamda gökyüzünde süzülmeye başladım. Uçuyordum! O kadar muhteşem bir duyguydu ki.

Uyanıp da bunun rüya olduğunu fark edince içim içimi yemeye başladı. Şansımı ne olursa olsun denemek istedim ve bıraktım kendimi gökyüzünden aşağıya. Deli gibi kaymaya başladım. Çok korkuyordum. Derken arkamdan birinin beni tuttuğunu hissettim. Bir süre onun desteğiyle yavaşladıktan sonra kendi başıma yavaş yavaş yeryüzüne indim.

Venüs – Kimdi o seni tutan acaba?

Mars – Hiç bilmiyorum. Daha önce de söylediğim gibi yüzünü görmedim. İnsanların “Hızır yetişti,” dedikleri türden bir şeydi işte. Dünyaya inişimden sonra esas zor olan seni bulmak oldu.

Venüs – Ah evet ne hikaye ama.

Mars – Onu da başka zaman anlatırım. Sanırım ömrüm bunu sana tekrar tekrar anlatmakla geçecek. Hava kararmaya başladı. Bir an önce dönmemiz lazım artık.

Venüs – Haklısın. Ama önce bir bal ver bakalım.

Mars – Ahh Venüs delisin sen… 

——————————————————————————————————

Not: Öykünün sonunda Al Pacino’nun oynadığı Kadın Kokusu filminin meşhur tango sahnesinin linkini sizlerle paylaşmak isterim. Gözleri görmeyen bir adamın, tango bilmeyen bir kadınla yaptığı doğaçlama dansından sizin de en az benim kadar keyif alacağınızı umuyorum. İyi seyirler…

Köprü

Mars – Hayatım neden burada buluştuk söyler misin?

Venüs – Buluştuğumuza sevinirsin sanmıştım Mars.

Mars – Tabi ki çok sevindim. Seninle birlikte olmayı çok seviyorum. Sadece bu soğukta burada buluşmak yerine daha güzel bir yere gitsek daha hoş olmaz mıydı?

Venüs – Bugün özel bir şey konuşacağız seninle. Anlamlı bir yer olsun istedim. Bazı mekanların enerjisi olduğuna inanıyorum. Nedenini bilmiyorum ama burayı ben çok seviyorum. Gerçi şimdi her yere yaptıkları gibi naylon giydirme ile kapatmışlar. Bu halini pek de sevmedim doğrusu. Ama gelmiş olduk artık.

Mars – Demek özel bir şey konuşacağız. Merak ettim bak şimdi.

Venüs – Elif’in yazdığı Uyum adlı öyküyü okumuş muydun?

Mars – Ah tabii ya, Elif için bir şeyler yapacağız yine.

Venüs – Bir öyküde buluştuğumuza göre tabii ki Elif için bir şeyler yapacağız Mars. Biz onun öykü karakterleriyiz neticede.

Mars – Haklısın. Hadi söyle bakalım. Bu seferki görevimiz nedir?

Venüs – Sen ve Ben Dergisi’nin yazarlarından Seda Çağlayan, Elif’in Uyum adlı öyküsünü okuduktan sonra ona,

“İnsanın kalbiyle aklı ne zaman uyumlanıyor ya da uyumlanıyor mu?”

diye bir soru sormuş ve bu konuya el atmasını istemiş. Elif o günden beri bunu düşünüyor. Bizimle bir hikaye şeklinde anlatmanın hoş olacağına karar vermiş.

Mars – Sağlam soru sormuş Seda da valla.

Venüs – Evet sorma. “Kelin ilacı olsa başına sürermiş,” dedi Elif önce kendi kendine ama sonra bu soruya bir öyküyle yanıt vermek istedi. Bu arada burada ilk buluştuğumuz günü hatırlıyor musun?

Mars – Evet hatırlıyorum. Ben senin kadar unutkan biri değilim biliyorsun.

Venüs – O gün ilk geldiğinde biraz gergin görünüyordun. Bir süre burada oturmuş, biraz etrafta yürümüş sonra da ayrılmıştık. Ayrılırken ellerinle yüzümü avuçlarının içine almış, yanağımdan çok tutkulu bir şekilde öpmüştün. O anı hiç unutamıyorum biliyor musun?

Mars – Ama sen böyle şeyler söyleyince aklımı başımdan alıyorsun Venüs.

Venüs – Tam da bundan bahsetmek istiyorum. Sana şu an o kadar kalpten bir şey söylüyorum, benim için çok sahici olan bir andan bahsediyorum, seninse aklın başından gidiyor. Nereye gidiyor acaba?

Mars – Bu konuya hiç girmeyelim istersen.

Venüs – O zaman anlatmak istediğime odaklanırsan sevinirim Mars. Biliyorsun ki sen ve ben iki ayrı gezegenin insanıyız. Yapılarımız çok farklı. Normal şartlarda bir araya gelmemiz ve anlaşmamız çok zor. Elif’in sayesinde bir araya geliyoruz.

Mars – Evet onun niye özellikle bizi seçtiğini biliyorum. Birimiz dünyadaki erkeği, birimiz de kadını temsil ediyoruz. Aynı zamanda birimiz aklı, birimiz de kalbi.

Venüs – Harika, bak konuya odaklanınca nasıl da birden uyumu yakaladın benimle.

Mars – Biz bütün farklılıklarımıza rağmen anlaşabilen, uyumlu bir çiftiz. Elif ikimiz arasında bir köprü görevi görüyor bu anlamda.

Venüs – Ne güzel söyledin. İşte bu yüzden sana bayılıyorum. Sen konuştukça benim zihnim açılıyor resmen. Köprü! Anadolu ve Avrupa gibi iki kıta bile bir köprü sayesinde birbirine bağlanıyor. Dolayısıyla akıl ve kalbi birbirine bağlayan bir köprü olursa uyumu yakalamak mümkün olur.

Mars – Şimdi böyle söyleyince kolay gibi görünüyor ama o köprüyü nasıl inşa edecek insanlar?

Venüs – Olmayan yeni bir şey inşa etmelerine gerek yok bence. Yüzyıllardır insanlar bir sürü yol bulmuş bunun için. Bu yollardan kendileri için en uygun olanı seçebilirler.

Mars – Elif’in hikayelerle bulduğu yol gibi mi?

Venüs – Evet aynen öyle. Elif yazarak bulmuş kalbine giden yolu. Başkası müzik aracılığıyla kurabilir bu bağı. Yoga, dans, reiki hatta spor yapmak kimi için belki de. Bilemiyorum. Herkes kendisi bulacak.

Mars – Peki hangisi olduğunu nasıl anlayacaklar?

Venüs – Kalp ne istediğini her zaman bilir Mars. Akıl baktı kullandığı yol kalbini mutlu etmedi hemen başka bir yol bulacak. Burada iş akıla düşüyor. Tıpkı tangoda bütün işin erkeğe düştüğü gibi.

Mars – Tango yaptığını bilmiyordum.

Venüs – Yapmıyorum zaten, senin dışında hiç kimse ile dans etmek istemem Mars. Elif’in ablası tam bir tango aşığı. Ondan biliyorum. Ayrıca Elif’in Tango üstatları ile yaptığı söyleşileri okumuştum. Tangoda dansı erkek yönetiyor. Kadına ne yöne gideceğini hissettiriyor. Böylece uyumlu bir şekilde dans ediyorlar.

Mars – Burada da kalbin sesini duyurma işi gene bize düşüyor yani.

Venüs – Evet kalbimin sesine kulak vermesen ben çok mutsuz olurdum Mars. Aklın uyum sağlamadığı kalp mutlu olamaz hep acı çeker. Akıl aynı beden içinde bulunduğu kalbin sesini duymanın yolunu mutlaka bulmalı.

Mars – Seni duyduğuma gerçekten inanıyor musun? Az önce kızdın kalbinden geçenleri söylediğinde verdiğim tepkiye.

Venüs – Beni o gün öyle öperken zaten kalbime dokunmuştun. Ben söylediklerine ya da söylemediklerine o kadar da takılmıyorum. Bana ne hissettirdiğin benim için daha önemli Mars. Seninle birlikteyken hissettiklerimi hiçbir şeye değişmem.

Mars – Sen bir tanesin Venüs. Bir an kalbini kırdım diye gerçekten çok üzülmüştüm.

Venüs – Aslına bakarsan kabul etmeliyim ki biraz tuzak bir cümle kurdum sana. Neyse sonunda tatlıya bağladığımıza sevindim.

Mars – Ben de sevindim. Yalnız az önce söylediğini kaçırdım sanma. Madem sadece benimle dans etmek istiyorsun, o zaman bir gün seninle dans etmeye gidelim mi ha ne dersin?

Venüs – Allah derim Mars. 

Seven Küsmez

Mars – Hayatım niye aynı şişeden iki tane aldık söyler misin?

Venüs – Çünkü bir gün kaybolursak bu şişeler sayesinde birbirimizi bulmak için.

Mars – Ne yani kül kedisi masalı gibi mi? Ay çok alemsin, nerden çıkartıyorsun böyle şeyleri bilmem.

Venüs – Bilmiyorum. Bir gün seni kaybederim diye çok korkuyorum.

Mars – Hadi ama. Her zamanki gibi abartıyorsun. Tamam bu şişe gerçekten çok güzel. Yine de bence bir tane yeterdi. Bunları kırmadan eve götürebilsek bari.

Mars ve Venüs Viyana’da

Chopin – Aman Allahım! Mars ve Venüs Viyana’da. Hem de Mozart Cafe’de ha. Çifte kumrular sizi. Bugün şanslı günümde olmalıyım.

Venüs – Sen Chopin olmalısın?

Chopin – Nasıl yani siz beni tanıyor musunuz?

Venüs – Sürekli trenle gezen çocuk değil misin sen? Elif bana senden bahsetmişti. Sizi ilk görüşte tanır o demişti. Biz zaten buraya seni görmeye geldik.

Mars – Venüs doğru söylüyor. İş icabı buradayız. Gerçi bu görevden hiç şikayetçi değiliz. Senin sayende tekrar Viyana’dayız. Bu bizi mutlu ediyor. Aşkımızı tazelemek için harika bir yer.

Chopin – Sizin adınıza çok sevindim ama hâlâ niye benim için buraya geldiğinizi anlayamadım.

Mars – Aslında bu benim fikrim değildi. Her şey Venüs ile Elif’in başının altından çıktı.

Venüs – Hayatım istersen ben anlatayım. Mars ve ben Venüs, biz Elif’in karakterleriyiz normalde. Sayesinde çok yer gezdik. Bu seyahati de o planladı. Özellikle sana aynen şunu iletmemi istedi. Dur kağıdı nereye koymuştum? Mars, Elif’in verdiği kağıdı gördün mü sen? Hay Allah ya bulamıyorum.

Mars – A evet bende. Nereye koyduğunu unutmamak için bana vermiştin. Hemen okuyorum. “Çok tanrılı din devri kapandı artık Chopin. Nasıl olduğunu anlamadım ama kendini çok sevdiğin cennetinden kovdurdun. Yaradan seni affeder mi onu ben bilemem valla. O mesele O’nunla senin aranda. Fakat editörle konuştum eğer bir gün köşene geri dönmek istersen bir şartı var. Önce kızı annesinden istemen lazım. Nerede olursan ol kendine iyi bak.”

Venüs – Teşekkür ederim hayatım. Yalnız ne güzel okudun Mars. Sence de çok güzel okumadı mı Chopin? Ben bu adama bayılıyorum.

Mars – Hey Venüssss…

Chopin – Şeyy… ben..

Venüs – Bir şey söyleme bence. Biz cevap almaya gelmedik. Biz sadece Elif’in mesajını getirdik hepsi bu. Sahi Crème Brûlée var mı sizde?

Mars – Krem Karamel o bildiğin. Türkiye’de olsak yemezsin.

Venüs – Hayır hiiç de bile. Neyse zamanımız dolmak üzere Chopin. Biz en iyisi gidelim artık. Sadece sana son bir şey söylemek isterim. Seven küsmez Chopin. Seven küsemez.