Oyun

Mars – Salla hadi Venüs. At zarları…

Venüs – Yaaa tüh yaa. Gene olmadı. 😞

Mars – Şeşi Dü… Bekleyeceksin napalım. Sıra bende. 😊 Hadi bakalım. Penc-ü Se! Severim güzeli gencüse… 🙂

Venüs – Ya Mars Allah aşkına, bari baş başayken Japonca konuşmasan. Aralarda ne demek istediğini anlamıyorum.

Mars – Ben Japonca konuşmuyorum ki güzelim. Tavlada zar attığımız zaman çıkan sayıların Farsça isimleri bunlar. Sana altı iki geldi, bana da beş üç. Onu söylüyorum. Tavla oynarken adettir bu. Sayıları Farsça sesli söyleyerek oynarsın.

Venüs – Ay bir de Farsça çıkartma başıma ne olursun? Zaten neredeyse bütün kapıları kapatmışsın, oyuna bir türlü yeniden giremiyorum. Resmen sen orada kendi hanende tek başına oynuyorsun, ben de durmuş seni bekliyorum. Aşk olsun sana ama.

Mars – Sen de ona göre hamleler alsaydın Venüs.

Venüs – Kırmasan beni olmuyor muydu yani Mars? Ne güzel tam pullarımı toplamaya başlamıştım. Hevesim kursağımda kaldı.

Mars – Neden kırmayacakmışım canım? Oyunu kendi lehime döndürme fırsatını yakalamışım, hiç kaçırır mıyım? Hem tavlada kırmadan olur mu Venüs?

Venüs – Tavla oynarken zar da tutulmaz ama sen hep zar tutuyorsun, sanki fark etmedim.

Mars – Yeniliyorsun diye niye mızıklanıyorsun ki şimdi? Oyun oynamayı sen istedin hayatım.

Venüs – Ben tavla mı oynayalım dedim sana? Ne vardı sanki normal insanlar gibi yılbaşında biz de tombala oynasaydık?

Mars – İyi de tombala kalabalık oynanınca güzel. İki kişi çok zevksiz olur. İkimizin beraber oynayabileceği en keyifli oyun tavla olur diye düşündüm.

Venüs – Gerçi Allah’tan Japonya’dayız diye Go oynayalım demedin. Buna da şükür tabi.

Mars – Bak iyi dedin. Go oynamayı da öğreniriz ilerde inşallah. Duyduğuma göre tavla gibi onun da hayata benzeyen bir felsefesi varmış.

Venüs – Hahaha. Ay sesli güldüm yani Mars. Tavlanın ne felsefesi varmış acaba? Pulları bir o yana, bir bu yana götürmek mi felsefe? İyi salladın şimdi.

Mars – Hayır hiç de sallamıyorum Venüs. Hayat bir nevi oyundur aslında. Tavla oyunu da tıpkı hayat gibidir.

Venüs – Hayat gibi midir? Nasıl yani?

Mars – Tavlada, tıpkı hayat gibi fırsatlar çıkar karşına ve zaman zaman risk alman gerekir. Gidişata göre taktikler geliştirip bir strateji uygularsın.

Venüs – Satrançta da var ki bütün bunlar.

Mars – Evet ama satranç tamamen strateji oyunudur. Oysa tavlada zara göre hamle yapıldığı için şans faktörü vardır. Tıpkı hayat gibi.

Venüs – Aaa evet doğru. Zar olunca işin içine şans da giriyor tabi.

Mars – O yüzden her ne kadar bir stratejin olsa da, şans faktöründen dolayı, çoğu zaman sezgilerini de içine katarak karar verirsin. İşte burada denge çok önemlidir Venüs. Kafana göre sürekli risk alamazsın. Alacağın risk ile değerlendireceğin fırsatların dengesini iyi hesaplaman gerekir ki çuvallamayasın.

Venüs – Doğru haklısın. Ben de kiminle aşık atıyorum di mi? 🙂 Seni böyle dinleyince şimdi, benim kazanmam imkansız şu durumda.

Mars – Niye canım? İmkansız diye bir şey yoktur. Hemen pes etme. Bazı hamlelerin fena değil aslında. Sadece biraz amatörsün. Bolca tavla oynarız, geliştirirsin kendini merak etme. Hem düzenli oynayınca; zihnimiz günlük rutininden çıkarak işlem hesapları yapacağı için, Alzeimer hastalığından korur bizi. Bu arada üzgünüm canım ama seni yine yendim Venüs. 😊 Neyse bu sefer en azından Mars olmadın. O da bir şey.

Venüs – Nasıl olmadım? Hayatım hep Mars ki benim. 😉

Mars – Aşkım benim.

Venüs – Aaaaa Marssss…

Mars – Ne oldu?

Venüs – Saat 12 olmak üzere. Bak sohbete dalıp yeni yılı kaçıracaktık neredeyse.

Mars – O zaman hadi hemen ışıkları söndür. Gözlerimizi kapatarak girelim yeni yıla.

Venüs – Tamam hemen söndürüyorum ışıkları ama gözlerimizi niye kapatıyoruz onu anlamadım. Baksana ışıkları söndürünce zaten karanlık oldu her taraf.

Mars Venüs’ü kollarının arasına alıp sevgiyle dudaklarından öper.

Mars – İşte bunun için Venüs. Her şey doya doya bunu yaşamak için.

Venüs – ❤️

Mars – ❤️

Didem Elif

Not: Çocukluğumdan beri tavla oynamayı çok severim. Fena bir oyuncu değilimdir aslında. Ancak sayıların Farsça isimlerini oldum olası öğrenemedim. O yüzden yanlış bir şey yazmamak için, tüm sayıların karşılıklarına internetten baktım. Hikayenin içinde hangisini kullanacağıma bir türlü karar veremeyince, ben de çıkarttım tavlayı ve zar attım. Şansıma hikayede yazdığım gibi altı iki çıktı. Yani Şeşi Dü. 🙂

Yeni yılda; hedeflerimiz doğrultusunda akıllı ve planlı bir şekilde emek harcarken, umarım şansımız da yaver gider de her birimiz kalbimizde olanı hayata geçirebiliriz. 🙂

Edebiyatla kalın,

Sevgilerimle…

Mustafa Kemal Atatürk’ün çocukluk arkadaşı ve yaşamının sonuna kadar ona en yakın kişi olan yaveri Salih Bozok ile tavla oynarken

Hayal Gücü

Venüs – Tanrım Mars şu manzaranın güzelliğine bak. Resmen Cennet burası.

Mars – Haklısın şahane bir yerde yaşıyoruz. Yeni doğan her güne şükrediyor burada insan. Bir de etrafımızdakilerin konuştuğu dili anlasaydık hiç fena olmazdı. 😉

Venüs – Evet haklısın. Senin gene yabancı dile karşı yeteneğin var. Şimdiden üç beş kelime öğrendin bile. Ben Japonca’yı hiç anlamıyorum. Kafam zerre kadar basmıyor valla.

Mars – Yani yine şikayetlenmek istemiyorum ama Elif bizim evimizi Kaş’a yapsa ne olurdu sanki? İlla bizi cennete gönderecekse Kaş da cennet gibi bir yer. Her gün Fuji Dağı’nı gören bu manzaraya bayılıyorum elbette ama kafam patlıyor şu garip harfleri anlayacağım diye.

Venüs – Canım vücut diliyle herkesle anlaşıyoruz ki, ne var sanki bu kadar büyütecek. Şikayetlenme lütfen, bir şeyden de mutlu ol canım. Hem Kaş diyorsun ama yaşlı insanlar için Kaş yaşaması zor bir yer. Her taraf yokuş. Belki ondan bizi Kaş’a yerleştirmemiştir.

Mars – Sen bana yaşlı mı demek istiyorsun Venüs?

Venüs – Hahahaha. Ne alakası var canım? Ben öyle bir şey mi dedim? Bunun yaşlılığı var demek istiyorum. Gerçi sen şimdi söyleyince düşündüm de yıldız olarak evet hepimizden biraz büyüksün aslında. 4,603 Milyar yaşındasın. Dünyanın yaşı ise 4,543 Milyar. Bu anlamda dünyadan bile eskisin Mars. 😊 Bense 4,503 Milyar yaşındayım sadece. 😉

Mars – Küçül de cebime gir Venüs. Duyan da çıtırsın sanır. Hem sen benden önce düştün gökyüzünden. İnsan olarak senden gencim bir kere.

Venüs – Ahh orası kesinlikle öyle canım. Hatta oyun oynamayı çok seven büyümeyen bir çocuk olduğunu söyleyebiliriz. Yalnız ben sana zaten yaşlı filan demedim ki, bu işin yaşlılığı var dedim. Ama düşündüm de yaş konusuna takılmak anlamsız. Bak tıpkı Duru’nun babası gibi, Elif’in babası da annesinden 12 yaş büyük. Tam 81 yaşında. Üstelik 18 yaşındayken vapurdan düşüp bacağı pervaneye takılarak parçalandığı için 13 ay hastanede yatmış defalarca ameliyat olmuş. Bacağı hiç bir zaman eskisi gibi olmamış yine de ona rağmen her sabah mutlaka yürüyüş yapıyor. Elif’in Kaş’ta çıkmaya korktuğu o dik yokuş var ya onu bile defalarca çıkmış. Maşallahı var. Hiç yaşa başa bakmıyor bu işler valla. Belki de yaşla ilgili değil de Elif bu manzarayı çok sevdiği için bizi buraya getirmiştir kimbilir.

Mars – Daha önce gelmiş mi ki Elif buraya?

Venüs – Yok henüz gelmemiş. Bizim vesilemizle bir nevi gelmiş gibi oluyor işte. Hem Mars, nerede olduğumuzun ne önemi var ki? Yıllar önce Semiramis Pekkan‘ın söylediği şarkıdaki gibi, sen neredeysen orası benim cennetim ki…

Mars – Canımsın benim. Gerçekten benimle nerede olsan mutlu olur musun?

Venüs – Olurum tabi ki. Bak mesela ben Japonya’da olmamıza hiç takılmıyorum. Doğrusu yeni bir dil öğrenebileceğimi sanmıyorum, berbat bir hafızam var zaten ama zamanla İngilizce bilen anlaşabileceğimiz kafa dengi arkadaşlar bulacağımızı düşünüyorum. Ayrıca buraya getirdiğim okumak istediğim o kadar çok kitap var ki, zamanım yetecek mi onların hepsini okumaya bilmiyorum. E sen de yanımdasın. Bütün gün seninle birlikte yaşıyorum, hayatı paylaşıyoruz, yaptıklarını izliyorum, varlığını doya doya içimde hissediyorum. Hem evimiz Japonya’da ama hayal gücümüzü kullanarak dilediğimiz zaman dilediğimiz yere gidebiliriz ki. Özgürüz biz. Hayattan daha ne isterim?

Mars – Haklısın. Seni dinlerken Piyanist filmi geldi birden aklıma.

Venüs – O neden aklına geldi şimdi? Çok hüzünlü bir film o. Ben sana güzel şeyler anlatıyorum senin aklına ne geliyor. Ne alaka yani Mars?

Mars – Benim o filmde en çok sevdiğim sahne; yahudi piyanistin, bulunduğu o kötü şartlara rağmen parmaklarıyla hayali bir piyano çalarak içinde müziği duyması olmuştu.

Venüs – Ahhh evet! İnsan kesinlikle şartları ne olursa olsun onu mutlu eden bir şeyler bulmalı içinde.

Mars – Zaten Albert Einstein da ne demiş?

Venüs – Ne demiş?

Mars – Hayal gücü bilgiden önemlidir, demiş. Yani bunu bir çocuk dese çok önemsemem de bütün varlığını bilgiye adayan bir adam bunu söylüyor, düşünsene.

Venüs – Evet ve de çok haklı.

Mars – O zaman ne yapalım biliyor musun?

Venüs – Ne yapalım?

Mars – Hava çok güzel. Termosa kahvelerimizi koyup şöyle Fuji Dağı’nı gören güzel bir yerde gidip piknik yapalım. Ne dersin?

Venüs – Aaa harika fikir. Hemen gidip kahveleri hazırlayayım.

Mars – Dur dur acele etme. Önce bu güzel fikrim için bana bir öpücük ver bakalım.

Venüs – 😍

Mars – 😍

Didem Elif

Not: İkinci Dünya Savaşı’nda geçen Polonya’lı ünlü piyanist Wladyslaw Szpilman’ın gerçek hayatının anlatıldığı Piyanist filminde, çoğunlukla Chopin’in müzikleri kullanılmıştır. Ben de bu hikayenin sonunda zorlu bir mücadeleden sonra hayatı kurtulan Wladyslaw Szpilman’ın kendisinin çaldığı bir Chopin noktürnü paylaşmak istedim sizlerle.

https://www.youtube.com/watch?v=n9oQEa-d5rU

Edebiyatla Kalın

Sevgilerimle,

Benim Dünyam

Venüs – Ben senin ne yapmak istediğini hiç anlamadım Mars.

Mars – Ben nereden bileyim anlamayacağını Venüs. Yoksa bu işe kalkışır mıydım? Resmen Bilal’e anlatır gibi anlatmak gerekiyormuş sana da ha.

Venüs – Bilal de kim Mars? Konumuzla ne alakası var?

Mars – Eyvahlar olsun. 🙈🙈🙈 Boşver canım ya. Onu şimdi hakikaten anlatamayacağım. Hem doğru olmaz. Elif’in başı belaya girer. 😉

Venüs – 😢

Mars – Ne o? Yoksa sen ağlıyor musun?

Venüs – 😭

Mars – Ciddi olamazsın Venüs. Yapma lütfen. Seni bu kadar üzecek ne söyledim ki ben şimdi? Hoppala.

Venüs – Soruma verdiğin cevap beni çok üzdü.

Mars – Afedersin. Bilimsel kavramları anlamakta zorlanman aslında çok normal. Bazı şeyleri merak etmiştim dolayısıyla araştırıyordum. Sen okuduğum şeyin ne olduğunu sorunca heyecanla direk anlatmaya başladım ama sana birden ağır geldi bu konu. Ben de geç fark ettim. Kusura bakma.

Venüs – Merak ettiğin şey neydi ki? 😞

Mars – Şimdi biz balayı için aya gittik ya Venüs. Biz ayda otururken dışarısı kadar içerisinin yani ayın yüzeyinin de ne kadar karanlık olduğunu fark ettim. Güneş ayı da dünya gibi aydınlatıyor ama buna rağmen ayda gündüz olmuyor. Dolayısıyla ayda bir aydınlanma görmek söz konusu değil.

Venüs – Evet haklısın. Ben de fark ettim bunu ama üzerinde durmamıştım.

Mars – İşte ben merak ettim neden acaba böyle oluyor diye. Dünyanın farklı bir atmosferi varmış Venüs. Ayda ise böyle bir atmosfer yok. O özel atmosfer sayesinde biz dünyada ışığı görüyoruz ve gelen güneş ışınları ile dünyamız aydınlanıyor. Böylece gündüzü yaşıyoruz. Bu sence de çok özel bir şey değil mi? Belki teknik terimler kullanmayınca şimdi ne demek istediğimi anlamışsındır.

Venüs – Evet böyle anlatınca anladım tabi. 😊 Az önce atmosfer; toz, kir, gaz ve su damlalarıyla dolu deyince; evimizin çok kirlendiğini ve hiç temizlik yapmadığımı ima ediyorsun sandım Mars.

Mars – Ahahaha Venüs. Ne alemsin sen var ya… 😆 Evimizin kirli olduğunu düşünsem ben kalkıp temizlerim ki. Sana niye imada bulunayım?

Venüs – Ne bileyim? Bazen anlamıyorum işte. İletişimimizde de bu yüzden bir kopukluk oluyor. Aslında insanlarda da böyle bir atmosfer mi var acaba Mars? Onu da araştırsan mı bir ara? Ondan mı var olan ışığı algılamıyor insanlar? Bazen zihinleri tamamen karanlıkta kalıyor ve yanlış düşüncelerin içinde saplanıp kalıyorlar. Atmosfer sorunu gibi bir sorun mu oluyor onlarda da acaba?

Mars – Ben kurduğun bu bağlantıyı tam anlamadım.

Venüs – Mesela şu an Elif bu yazıyı yazarken bilgisayar başında ya. Kullandığı farenin herhalde pili bitmiş, tutukluk yapıyor. Akmıyor olması gerektiği gibi ve şu an Elif’i kanırtıyor resmen. Sabah ilk iş gidip pil alması gerekiyor ki, bilgisayar başına geçtiğinde rahat bir şekilde çalışabilsin.

Mars – Fare ile bu konunun ne alakası var canım?

Venüs – Güneş nasıl bir enerji kaynağı ise pil de bir enerji kaynağı değil mi? İlişkilerde iletişim tıkandığında yani aralarındaki enerji rahat bir şekilde akmadığında insanlar çok bunalıyorlar ya. Işık geçmiyor belki ruhlarına. Bir anlamda karanlıkta kalıyorlar. Atmosfer yeryüzünü saran bir tabaka anladığım kadarıyla. Acaba onların yaşamlarına etki eden insanların da yüzeyini saran bir tabaka mı var? Tabi bunu iyice araştırmak lazım. Tam da çözemedim bu konuyu aslında. Sen bakma bana tamamen sesli düşünüyorum şu an. Yoksa genelde kafamın içinden geçiriyorum bunları.

Mars – 🙉 Sen hep böyle misin Venüs? Yani kafan hep böyle mi çalışıyor senin?

Venüs – Yaniii… Eeevet… Çoğunlukla… 😊

Mars – Allah kolaylık versin diyeyim, ne diyeyim ki.

Venüs – Mesela Cennet’e taşınıp bir evimiz olunca, ben şimdi hayatımda ilk kez elimle çiçek ektim ya geçen gün Mars. Bu sabah o çiçeklere su veriyordum. Bir süredir vermeyince toprak iyice kurumuş. Ben de suyu birden bolca döktüm saksıya. Fakat bir baktım saksının altından su akmaya başladı. Oysa ilk verdiğimde yavaş yavaş dökmüştüm hiç öyle bir şey olmamıştı. Toprak suyu çok güzel emmişti. Daha az su dökmeme rağmen hızlı döktüğüm için saksı suyu dışarı atınca; toprağa, ihtiyacı olan suyu resmen veremedim.

Mars – Eee ne olmuş? Bundan sonra yavaş dökersin sen de.

Venüs – Ya işte onu düşündüm. İnsanlar ilişkilerinde de yaşıyor sanki bunu. Bazen dedim karşı tarafa birdenbire fazladan verici davrandığında karşı taraf hepsini alamadan dışarı atıyor. Belki de yeterince alamıyor insanlar o verdiğin şeyi. Veren de memnun kalmıyor o zaman alan da. Oysa tüm ilişkilerde ihtiyacımız olan alış-verişler yavaş yavaş gerçekleştiğinde muhtemelen daha sağlıklı ve dengeli bir iletişim kurulabilir. Bunun gibi şeyler düşündüm işte. Hala da üzerinde düşünüyorum. Tam bir yere varamadım.

Mars – Of ama bu zihin yapısı çok yorucu. Öyle değil mi? Suyu ver çiçeğe gitsin Venüs. Fazla su mu çıktı saksının altından onu da bir bezle sil tamam oldu bitti hayatım. Ay ne kadar ayrıntılarla yaşıyorsun. Öldüreceksin bir gün sen bu detaylarla beni valla.

Venüs – Evet gördüğüm, bir anlamda hissettiğim her şeyde bir anlam arıyorum. Bu gerçekten yorucu belki ama ben bunu bilerek yapmıyorum ki. Hayata dair ne varsa her şeyi anlamaya çalışıyorum. Tıpkı kör bir insanın…

Mars – Evet evet biliyorum. Tıpkı kör bir insanın dokunduğu şeyi el yordamıyla yoklayarak anlamaya çalışması gibi… Bazı şeyleri sürekli tekrar ettiğin için artık iyice ezberledim hayatım… 😍

Venüs – 😍

Mars – Neyse ben çok acıktım. Akşama ne yemek yiyoruz? Ben yine bugün de hurma yemek istemiyorum Venüs. Cennet meyvesi bir yere kadar yeniyor yani. Hem cicim ayları da bitti sayılır. Artık yemek yapmaya başlayalım lütfen evde.

Venüs – Yemek mi? Ama ben hiç yemek yapmadım ki hayatımda.

Mars – Neee? Sana yemek yapmayı Elif öğretmedi mi Venüs?

Venüs – Hayır öğretmedi. Sana öğretti mi ki?

Mars – Hayır bana da öğretmedi. Sandım ki sen kadınsın ya. Hani belki dedim…

Venüs – Ne demek sen kadınsın ya?

Mars – Yok yani… Ay neyse amaaannn dert ettiğimiz şeye bak. Şimdi beraber internetten tariflere bakar yapa yapa öğreniriz Venüs.

Venüs – Ay sahi ya. Bravo Mars aklınla bin yaşa. Biliyor musun şimdiden heyecanlandım. Seninle beraber yemek yapmak çok keyifli olacak. 😍

Mars – 😊 O zaman şöyle güzel bir müzik aç bakalım da, evimizin önce bir atmosferi değişsin. Ben de bahçeden yemeklik ne toplayabilirim bir bakayım.

Venüs – Hah konuyu ne güzel atmosferle bağladın. Bak gördün mü evimizin bile bir atmosferi var. İnsanların niye olmasın ki? 😉 Bunu bence sen gerçekten bir araştır.

Mars – 😊 Merak etme sen. Çoktan bu konuda düşünmeye başladım bile. 😍

Venüs – 😍

Didem Elif

Edebiyatla Kalın

Sevgilerimle,

Bereket

Mars ve Venüs Tanrının huzurunda evlenip, tüm okuyucuların katıldığı bir törenle ayın üzerinde güzel bir balayı geçirdikten sonra onlar artık cennettedir.

Mars – Yok duymuyor anacım yok. Bu kız beni gerçekten duymuyor?

Venüs – Anlamadım Mars. Dalmışım pardon. Bana bir şey mi dedin?

Mars – Yok bir şey hayatım. Kendi kendime konuşuyordum. Ancak sen bazen tamamen kopuyorsun dünyadan var ya. Sana bir şey söylesem beni zerre duymuyorsun. Çok enteresansın yani.

Venüs – Ya evet. Aynı anda iki iş yapamıyorum maalesef. Başladığım şu mozaiği tamamlamaya çalışıyordum. Nasıl bir parça koysam onu düşünüyordum. Bir işle uğraşırken başka bir iş yapamıyorum aşkım ben yaa.

Mars – İyi de benim seninle konuşmam bir iş değil ki. İnsan etrafında olup biteni fark etmez mi hiç canım. İş yapıyorsun diye dış sesleri nasıl duymazsın ki?

Venüs – Yok duyuyorum aslında. Mesela senin konuştuğunu fark ettim ama ne dediğini anlamadım.

Mars – O an beni sadece ses yığını olarak mı algılıyorsun yani?

Venüs – Evet aynen sadece bir ses yığını duyuyorum. Anlamı olmayan bir ses yığını.

Mars – Teşekkür ederim yani Venüs. O kadar anlamsız yani benim cümlelerim senin için.

Venüs – Hahaha. Mars çok alemsin. Şimdi ben sana öyle bir şey mi dedim? Hemen ne alınganlık yapıyorsun? Bir şeyle uğraşırken o kadar fazla konsantre oluyorum ki, yanımda bomba patlasa algılayamıyorum. O kadar yani. Bu da benim yapım ne yapabilirim ki? Yaptığım işe çok fazla odaklanıyorum ondan oluyor. Yalnız meseleyi ne kadar çarpıtıyorsun sen de ha? İşimiz iş yani seninle. Sadece sana özel bir şey değil ki, herkesle başıma geliyor.

Mars – He anladım. Herkesle oluyorsa iyi o zaman bari. Ne bileyim benim konuşmalarımı önemsemiyorsun sandım bir an. Haklısın boş yere kuruntu yaptım.

Venüs – Bak mesela, senin konuştuğunu fark ettiğimden beri de yaptığım mozaiğe olan tüm konsantrem bozuldu. Az önce kestiğim cam elime batmış görüyor musun? Hay aksi durduk yere elimi kanattım.

Mars – Ay kanıyor hakikaten. Dur sana mendilimi vereyim. Al bunu sar üstüne hemen.

Venüs – Mars sen yanında mendil mi taşıyorsun? Aynı eski zamanlardaki gibi. Ay çok şeker. Çok tatlısın aşkım sen yaa…

Mars – Nesi hoşuna gitti bunun anlamadım ama iyi ki taşıyormuşum. Gördüğün gibi lazım olabiliyor işte şimdi olduğu gibi.

Venüs – Ne bileyim, herkes kağıt mendil kullanıyor ya şimdi. Kullan at hesabı. Senin gibi mendil taşıyan pek kalmadı hayatım.

Mars – Ben o kağıt mendillerin dokusunu sevmiyorum, ne o öyle hışır hışır.

Venüs – Kumaş mendilin dokusu daha güzel tabi ama işte kullandıktan sonra atamıyorsun, yıkamak gerekiyor.

Mars – Bunu yıkamakta ne var ki? Pratik olacak diye ne kadar da tembelliğe ve özensizliğe alıştırmış insanlar kendini. Neyse aç bakayım durdu mu elinin kanaması?

Venüs – Evet evet durdu. Teşekkür ederim ciddi bir şey değildi zaten. Alt tarafı ufak bir cam kesiği.

Mars – Konsantreni bozup seni böldüğüm için özür dilerim. Ne yapıyorsun sen şu an peki?

Venüs – Mozaik yapıyorum.

Mars – O kadarını anladım Venüs. Bu mozaik bitince ortaya ne çıkacak onu anlamadım. Neredeyse parçaları tamamlamışsın, çok az boş yer kalmış ama ben tam olarak bir şeye benzetemedim yaptığını. Bir araya koyduğun bu mavi parçalar bir şekil oluşturacak sanki.

Venüs – Ah evet. Ben bu şekli çok seviyorum.

Mars – Bir anlamı var mı bu şeklin?

Venüs – Türk kilimlerinde sıkça kullanılan bir motif bu Mars. Bereket anlamına geliyor.

Mars – Demek bereket. Yani bolluğun simgesi.

Venüs – Evet bolluğun simgesi. Bunun gibi bereket anlamında kullanılan birkaç motif daha var. Anadolu kültüründe bereket motifleri sonsuz mutluluğu temsil ediyor. Aynı zamanda evrenin yapısını yani insanın doğum ve ölümünü simgeliyor.

Mars – Vay, anlamını bilince heyecanlandım resmen. Bitmesini sabırsızlıkla bekliyorum. Sen tamamlayana kadar bölmeden sessizce seni izleyeceğim aşkım söz veriyorum.

Venüs – Canım benim. Beni bölmende hiç sakınca yok. Seninle konuşmayı, özellikle yaptığım işler üzerine konuşmayı, çok seviyorum. Seninle paylaşmak beni her şeyden çok mutlu ediyor inan ki.

Mars – Ben de seni işini yaparken izlemeyi çok seviyorum. Gerçekten. Yaptığın işi o kadar aşkla yapıyorsun ki? Etrafındaki her şeyle tüm bağlantının kesilmesini bu anlamda anlıyorum aslında.

Venüs – Bir tanesin sen. Ama biliyor musun sanırım ben daha fazla mozaik yapmaya devam edemeyeceğim. Şu an her şeyi bırakıp sana sıkı sıkı sarılmak istiyorum.

Mars – Hayır olmaz.

Venüs – Nasıl yani? Olmaz mı? Beni istemiyor musun?

Mars – Tabi ki istiyorum ama artık evliyiz unuttun mu? Sana dilediğim zaman sarılabilirim. Ben bir an önce şu mozaiği tamamlamanı istiyorum. Bitmiş halini çok merak ediyorum.

Venüs – Yok yaa. Demek evli olduğumuz için istediğin zaman bana sarılabileceğini sanıyorsun. Ohhh işte bunda yanıldınız bayım. Beni kızdırdığın an seni cennetten kovdururum Mars, tepemin tasını attırma benim.

Mars – Anam anam gene celallendi hatun. Venüscüm ama sen beni yanlış anladın. Sen anlatınca o kadar heyecanlandım ki, bir an önce yeni evimize senin yaptığın bu mozaiği asmak istiyorum. Ondan yani. Yoksa sana sarılmak istemez miyim canım?

Venüs – Çevir kazı yanmasın. Evlenince hemen değiştin sen bakıyorum.

Mars – Evimizin tüm duvarlarını senin yaptığın mozaiklerle donatalım Venüs.

Venüs – Boş laflara karnım tok benim Mars.

Mars – Bak şimdi. Sen ciddi ciddi bozuldun ama. Vallahi yanlış anladın beni. Hem bak ben ne diyeceğim sana. Senin kilimlere dokunan bu sembolle ilgili anlattıkların bana yıllar evvel duyduğum bir hikayeyi hatırlattı.

Venüs – Hikaye mi? Ne hikayesiymiş bakayım o?

Mars – Bir zamanlar bir çoban varmış. Bu çoban yanında çalıştığı beyin kızına aşık olmuş. Kız da ona aşıkmış. Hem de çok aşıkmış.

Venüs – Demek bir aşk hikayesi bu. Ayyy çok merak ettim şimdi. Eeee sonra ne olmuş?

Mars – Seni de aşk hikayesiyle kandırmak ne kolay be Venüs. Bak öyle herkesin anlattığı hikayelere aldanma tamam mı? Sonra bozuşuruz valla.

Venüs – Yaa ne alakası var. Yaptığım mozaik sana nasıl bir aşk hikayesi hatırlattı onu merak ettim sadece. Bak tam affettim seni gene sinirlendireceksin beni ama…

Mars – Ay tamam tamam sinirlenme… Nerede kalmıştım? Haa… İşte çobanla beyin kızı çok aşıklarmış birbirlerine. Çoban en sonunda bir cesaretle istemiş kızı babasından.

Venüs – Çok iyi yapmış. Aferin ona. Aslan çoban!

Mars – Dur, isteyince hemen sanki kızı verdi mi babası?

Venüs – Vermemiş mi namussuz?

Mars – Niye namussuz oluyor canım? Herkes dengi dengine. Tabi ki vermemiş. Hiç olur mu bey kızı ile çoban? Sana da hikaye anlatılmıyor. Hemen atlıyorsun yani Venüs. Bir türlü bitirmeme izin vermiyorsun.

Venüs – Tamam hadi devam et. Nereye varacak bu hikaye bakalım.

Mars – Babası kızı vermemiş üstelik çobanı da bir güzel dövdürmüş.

Venüs – Yaaa namussuz dedim sana işte. Aşık olmuş diye dövülür mü insan hiç?

Mars – Ama Venüssss…

Venüs – 🙂 Tıp… 🙂

Mars – Hem kızına da sormuş ki sonradan adam. Tabi kız korkudan bir şey söyleyememiş babasına. Tüm duygularını içinde saklamış ama içten içe çobanı sevmeye devam etmiş. Bu sefer kızın babası yakın bir köydeki bir beyle evlendirmiş kızını. Zavallı çoban bu durum karşısında hiçbir şey yapamamış. Aşkını içine gömen kız ise kilim dokumuş habire. Öyle ki resmen dokuduğu motiflere aşkını anlatmış. Kızın evlendiği adam kilimleri görünce hemen anlamış kızın aşkını. Babasına her şeyi anlatarak adamı ikna etmiş ve çobanla kızın bir araya gelmesini sağlamış. Ne güzel bir hikaye değil mi? Ben duyduğumda çok sevmiştim.

Venüs – Ahh evet… Gerçekten çok güzelmiş.

Mars – Fatih Kısaparmak da etkilenmiş olmalı ki bunun türküsünü yapmış. Dur google’dan bulup sana türkünün sözlerini de okuyayım.

Ayıptır günahtır diye kilit vurdular dilime,
Aşkı dokudum kilime anlıyor musun?
Yetinmedim türkü yaptım gayri bu canımdan bıktım.
Hani senin olacaktım dinliyor musun?
 
Kilim kalbin aynasıdır gönül sesidir.
Her nakışı bir duygunun i̇fadesidir.
Kilim sevgiliye çağrı aşka davettir.
Kimi renkler şikayettir kimi hasrettir.
 
Ben şu gönül tezgahında kilim dokudum.
Erenlerin dergahında aşkı okudum.
Töremizde kilim demek i̇lim demek.
Kilim sevdadır özlemdir derttir istektir.

Venüs – Bak şimdi kilim dokuyasım geldi resmen Mars.

Mars – Yok artık Venüs. Ona da bulaşma lütfen. Her şeye el attın bir o kalmıştı.

Venüs – Evimize güzel bir kilim alalım o zaman. İkimizin de beğeneceği güzel bir kilim. Ne dersin? Tıpkı Elif’in annesiyle babasının yaptığı gibi beraber bakar, karar veririz. Olur mu?

Mars – Olmaz mı? Harika olur hem de.

Venüs – Yaşasın!

Mars – Mutluluktan ne komik zıpladın. 😍 Öyle tatlısın ki. Şu an seni içime sokasım geldi. Bu arada ne kadar aptalım ben Venüs ya. Fırsatım varken sana sarılmadım az önce. Gelsene yanıma sana sıkı sıkı sarılayım.

Venüs – Ama mozaiği bir an önce bitir demiştin.

Mars – Gel buraya lütfen. Başlayacağım mozaiğe şimdi… 🙂

Venüs – 😍

Mars – 😍

Didem Elif

Not: Kaş’a ilk yerleştiğim sene sanatçı Olça Tansuk ile tanışmıştım ve kendisinden mozaik yapmayı öğrenmiştim. İlk yaptığım mozaik öyküde de bahsi geçen; kilimlerde sıkça kullanılan, Anadolu motifi bereket sembolüydü. Maddesel şeylere sahip çıkmayı oldum olası beceremediğim için o mozaik nerede şu an bilmiyorum. Allahtan sosyal medya var da, geçmişte Facebook’ta paylaştığım fotoğrafını bir şekilde bulabildim. 

Bu arada konudan bağımsız olarak aşağıdaki videoyu paylaşmak istedim sizinle. Her şeyin de illa bir bağlantısı olması gerekmiyor sonuçta. Videoda geçen Malaguena’yı gitarda çalmak için 25 sene önce aylarca uğraşmıştım. Yine de adam gibi çalamıyordum. O yüzden hiç haz etmem bu melodiden aslında ama videodaki flamenko dansıyla birleşmiş bu versiyona bayıldım. Keyifli seyirler…

Edebiyatla kalın,

Sevgilerimle…

Mutlu Son

Venüs ve Mars Tanrının huzurunda çırılçıplaktı. İç içe geçmiş bedenleriyle sanki tek bir varlık gibi aşkla sevişiyorlardı. Venüs Mars’ın nihayet kadınıydı artık. Onlar sonunda evlenmişlerdi ve sadece tek bir şahitleri olmuştu.

Birlikte balayına çıktılar. Bu balayı anına şahit olması için tanıdık tanımadık onları okuyan herkesi davet ettiler. Davetlerini kabul edip burada olduğunuz için şimdiden teşekkürler.

Venüs – Ayyy Mars sana inanmıyorum. Beni ne kadar güzel bir yere getirdin. Şu an resmen ayın üstünde oturuyoruz. Şu manzaranın muhteşemliğine bak.

Mars – Evet gerçekten harika. Evren beni her zaman büyülüyor. Bir zamanlar bu manzarayı her gün görüyorduk. Hatta bunun bir parçasıydık. İnsan içindeyken nasıl da kıymetini anlamıyor. İşkence gibi geliyordu her gün gökyüzünde bir yıldız olmak için ayakta kalmaya çalışmak.

Venüs – Evet doğru. Üstelik seni görüp aşık olmuştum ve çok uzaktaydın. Sana bir türlü ulaşamıyordum. Cehennem gibi gelmişti valla. Şimdi ise burada buluştuk. Ayın üzerinde elele tutuşmuş yan yana oturuyoruz. Bundan daha güzel bir şey olabilir mi? Bu bir mucize. Allahım çok mutluyum.

Mars – Canım benim. Seni çok seviyorum Venüs. O kadar içten ve samimisin ki.

Venüs – Sahi mi? Bunu ilk defa söylüyorsun.

Mars – Ayrıca bir şey daha var. Belki burnum büyük diye söylüyorum sanabilirsin ama alakası yok. Çok güzel kokuyorsun biliyor musun? Senin yanında olup seni koklamak… Keşke kendi kokunu duyabilseydin. Ne demek istediğimi o zaman anlardın.

Venüs – Ben ne demek istediğini anlıyorum ki. Çünkü ben de aynısını hissediyorum. Yalnız bir şey dikkatimi çekti. Habire burnunun büyük olduğunu söylüyorsun. Sen söylemeden önce burnunun büyük olduğunu hiç fark etmemiştim.

Mars – Çok söylediğimi bilmiyordum. E büyük ama ne yapayım. Gerçekten hiç fark etmedin mi? Kör müsün sen Venüs?

Venüs – Şimdi baktım da hakikaten büyükmüş burnun Mars. 😉 Dur o zaman ben senin burnunu öpeyim de biraz küçülsün. 😍 Küçüldü bak! 😍 Aaaa Pinokyo gibisin. 😍 Dur bir daha öpücem burnunu. Bak gene küçüldü. Aaa öptükçe küçülüyor senin burnun Mars. 😍😍😍

Mars – 😍😍😍 Şeker şey seni.

Venüs – Keşke bir öykü karakteri olmasaydık Mars. Gerçekten böyle sevgi dolu bir ilişkimiz olsaydı, ne güzel olurdu değil mi?

Mars – Zaten var ki.

Venüs – Nasıl var? Biz sadece Elif yazdığı için varız. Gerçekte yanımda mısın? Değilsin. Demek ki yok.

Mars – Gerçek sence nedir Venüs?

Venüs – Gerçek, gerçek hayatta yaşadığın şeydir.

Mars – Biz neyiz?

Venüs – Biz hayal ürünüyüz.

Mars, Venüs’ün yüzünü tutar ve tutkulu bir şekilde yanağından öper.

Venüs – Marssss. Aman Tanrım! Bu da neydi? Ayaklarım yerden kesildi resmen. Hey ama yalnız değiliz. Herkes bizi okuyor. Başkalarının yanında beni ne biçim öptün öyle?

Mars – Öptüm çünkü beni hissetmeni istedim. Hissettiğin şeydir gerçek olan. Bizi okuyanlara Elif ne kadar bunu hissettirebiliyor bilmiyorum ama eğer bir kitap okuduğunda, ya da bir film izlediğinde o bir hayal ürünü olmasına rağmen hikaye seni içine alırsa gerçek bir duygu yaşarsın. O yüzden film izlerken ya da kitap okurken bazen güleriz, bazen de ağlarız.

Venüs – Ayy evet çok haklısın. Schindler’in Listesi’ni izlerken ne kadar çok ağlamıştım. Bulunduğu ortama rağmen bir adamın tek başına yapmaya çalıştığı şey beni çok etkilemişti.

Mars – O yüzden biz gerçek değiliz diye üzülme. Eğer bizi bir kişi bile hissedebilmişse biz gerçeğiz Venüs. O kişinin gerçek bir duygusuna temas ediyoruz. Bu da bence çok kıymetli.

Venüs – Haklısın. Hikayeyi tam hatırlamasa da duygusunu hiç unutmuyor insan.

Mars – Dolayısıyla hem hayaliz, hem de gerçeğiz hayatım.

Venüs – Bak bu çok ilginç geldi şimdi bana.

Mars – İlla ya hep ya hiç olmak zorunda değil ki. Kainat öyle bir düzen üzerine kurulmuş ki, her şey zıttı ile var. İyi ve kötü gibi.

Venüs – Gece ve Gündüz, Uzak ve Yakın gibi.

Mars – Aynen öyle.

Venüs – O zaman Elif’in hikayelerle anlatmaya çalıştığı gibi aşk hem VAR hem de YOK. Öyle mi?

Mars – Sen nasıl bakıyorsan nasıl yaşıyorsan odur Venüs. Yaşadığın sadece senin gerçekliğindir. Oysa başkası için gerçek hiç de senin yaşadığın gibi olmayabilir. Dolayısıyla gördüklerimiz hem gerçektir hem de değil. Biz ne kadar algılayabiliyorsak o kadarını görebiliriz. İşte bütün bu zıtlıklar BİR’liği oluşturur. Sadece O, BİR ve TEK’tir.

Venüs – Yuh yani konuyu nereye bağladın Mars.

Mars – Konu kendi kendine bağlanıyor. Ben bir şey yapmıyorum ki. Tıpkı sana bağlanmam gibi. Hiç bir nedeni olmadan sana deli gibi vuruldum ben.

Venüs – Ayy bak gene aynı şeyi yaptın. Işık hızıyla konudan konuya geçiyorsun ama bir şekilde bağlıyorsun her şeyi.

Mars – Çünkü her şeyin birbiriyle hep bir BAĞ’ı olduğunu düşünüyorum. Hayatımızdaki insanlar boşuna değil. BİRLİK duygusundan çıkmadan o bağı anlarsak başkalarını suçlamayı bırakabiliriz.

Venüs – Peki bundan sonra ne olacak? Elif bize mutlu son yazdı. Bitiyor yani bu köşe. Bir daha hiç görüşemeyecek miyiz seninle?

Mars – Hiç bilmiyorum Venüs. Elif bu. Sağı solu belli olmaz. 😍 Burada bitti dersin. Bir bakmışsın başka yerde hikayeler yazıp kaldığı yerden devam ediyor. Yazdığı sürece bizden kolay kolay vazgeçmez bence. Yeter ki yazsın…

Venüs – Yine de gerçek olmayı çok isterdim.

Mars – Bütün bunları düşünmeyi bırak artık ve anın tadını çıkar Venüs. Nihayet bir araya geldik ya. Bakarsın bir gün gerçek de oluruz belli mi olur. Hep içinde olmadığımız şeyi istiyoruz farkında mısın? Yıldız olduğumuz zamanları hatırla. Şu muhteşem manzarayı görmüyormuşuz bile.

Venüs – Çok doğru hele ben tam bir körmüşüm gerçekten.

Mars – O yüzden artık susalım ve kainatın bize sunduğunu sonuna kadar doya doya yaşayalım.

Venüs – Tamam aşkım.

Mars – Ama önce bana ellerini ver ve ben sana ne anlatırsam anlatayım bir daha hiç bırakma olur mu?

Venüs – Bir daha bırakmayacağım tüm okuyucuların huzurunda sana söz veriyorum. Kayahan’ın bir şarkısında söylediği gibi seninle her şeye varım ben Mars. Şimdiki gibi aya bile giderim seninle.

Mars – Ayy şimdi Yaşar’ın şarkısındaki gibi Nara atasım var Venüs. 😍 Okuyucular bir gitse de yine baş başa kalsak seninle…

Venüs – Giderler giderler sen hiç merak etme. 💛💛💛

Mars – 💛💛💛

Didem Elif

Not: Benimle Ol köşesinin sonuna geldik. Madem bu köşe Sezen Aksu’nun Benimle Ol şarkısıyla başladı. Gene öyle bitsin. Hadi kalın edebiyatla… 😉

Emek

Venüs – Mars sen çok komik bir insansın. Bazen öyle şeyler söylüyorsun ki, sesli güldürüyorsun beni valla.

Mars – Niye ya ne dedim ki? Üzerimde bit buldum dedim nesi komik bunun?

Venüs – Bula bula seni mi buldu yani bit? Hayır eminim bulmuştur. 😝 Ayy sinirlerim bozuldu.

Mars – Allahtan omzumdayken yakaladım. Saçıma başıma bulaşmadan kurtardım neyseki. Hedefe doğru yürüyordu namussuz. Hadi ama ya sen de iyi dalga geçtin benle ha. Aşk olsun Venüs. Ayrıca Elif’e de aşk olsun. İnsan benimle ilgili biraz romantik metinler yazar.

Venüs – 😍 Olsun Mars! Hep aşk olsun! Dur seni öpeyim de üzüntün geçsin. Göster bakiyim omzunun neresiydi? Bit de ağzının tadını biliyor hani. 😍

Mars – Deli yaa… 😍 Bak beni omzumdan öyle öpme sonra günah benden gidecek.

Venüs – 🥰 Tamam tamam uslu duruyorum. Bu arada umarım gerçekten seninle dalga geçtiğimi düşünmüyorsun Mars. İnsanlarla hele ki hassas oldukları konularla asla dalga geçmem. Sadece seni güldürmek istemiştim. Ben kendime de çok gülüyorum ki.
Neyse bak benim sana önemli ve ciddi bir şey söylemem lazım.

Mars – Söyle hayatım.

Venüs – Ben çok değiştim. O eski tanıdığın Venüs değilim artık.

Mars – Hoppala. Bu da nerden çıktı şimdi? Daha üç hafta önce bir öyküde buluştuk. O günden bugüne mi çok değiştin?

Venüs – Evet o günden bugüne çok değiştim. Az zaman mı canım? Göreceli bir şey ki bu. Ayrıca insan bir günde bile değişebilir.

Mars – Gene kilo almışsın sanki ama onun dışında ben bir fark göremedim. A dur saçını mı boyattın yoksa?

Venüs – Marssss. Ben çok ciddiyim. Ayrıca fiziksel bir değişimden bahsetmiyorum. Hem kilo vericem ki ben.

Mars – Yaz bitti Venüs sen hala kilo mu vericen? 😂😂😂

Venüs – Bana bak Mars, kafana şu oklavayı yiyeceksin sonunda ama.

Mars – Sahi ne yapıyorsun sen o oklavayla?

Venüs – Baklava açıyorum.

Mars – A sen baklava açabiliyor muydun?

Venüs – Hayır tabi ki açamıyorum. Kilo vericem diyorum Mars ne baklavası Allah aşkına ya.

Mars – Ne bileyim seni bir çözemedim ki ben. 🤔 E neden elinde oklava var peki?

Venüs – Dik durmaya çalışıyorum.

Mars – Oklavayla mı?

Venüs – Bir de kafanı kırmaya yarayacak birazdan Mars.

Mars – Tamam tamam seni anlamaya çalışmayacağım Venüs, bunun ikimize de bir faydası yok çünkü. Onu artık çözdüm. 🙈 Seni dinliyorum. Anlat bakalım.

Venüs – Zor olan da bu. Değiştim hem de çok değiştim ama nasıl anlatacağımı da bilemiyorum. Dur en iyisi şöyle anlatayım. Sabah kalkınca hemen yatağını toplarsın yaa hani.

Mars – Yo ben bazen toplamam.

Venüs – Niye toplamıyorsun bazen?

Mars – Canım yeni kalkmışsam ve birazdan tekrar yatacaksam neden topluyim ki?

Venüs – Ay aynı Elif gibi konuştun şimdi. Neyse konumuz o değil. Dur şimdi kafamı karıştırma. Baştan başlayalım. Bir yatak düşün. Bir tarafı tamamen duvara dayanmış, çift kişilik çok büyük bir yatak. Yatak duvara dayalı olduğu için yatak örtüsünü hiçbir zaman dengeli biçimde örtemiyorsun. Örtü sarkmasın diye duvardaki kısma gelen tarafı hep içe katlaman gerekiyor. Üstelik yatağı toplamak için, yatak örtüsünün duvara dayalı kısmını düzeltebilmen için yani her seferinde yatağın üstüne çıkıyorsun mecburen. O zaman da yatağa her çıktığında yatağın üstü habire bozuluyor. Yani bir türlü istediğin gibi olmuyor ve sonunda sen yatağı toplamayı bırakıyorsun.

Mars – Canım ona uygun ölçülerde örtü dikilir dert ettiğin şeye bak ne diye zorlandığında bırakıyorsun hemen?

Venüs – Onu dicem işte Mars. Ben eskiden istediğim şey olmadığında vazgeçip bırakıyordum. Şimdi öyle değilim. Olanın içinde elimden gelenin en iyisini yapmak için var gücümle uğraşıyorum artık. İstediğim gibi olmadığında bırakmayıp başka yollar bulup tekrar deniyorum. İstediğim şey konusunda vazgeçmek yerine emek harcamaya devam ediyorum.

Mars – Bunu görüyorum hayatım sakın görmediğimi sanma.

Venüs – Anladın yani di mi ne demek istediğimi?

Mars – Valla Venüs anladım mı hiç bilmiyorum. Doğruyu söylemem gerekirse sen yatağı düşün dediğinden beri benim aklım başka yerde. 😂 Madem sen yatağını toplamakta bu kadar zorlanıyorsun, yatak toplamaya sana yardıma mı gelsem diyorum. 😉

Venüs – Yaaa Marssss 😬

Mars – Yok yok hemen kızma canım. Anladım anladım da ama keşke yatak örtüsü ile anlatmasaydın şu meseleyi ve bence hemen kapatalım yoksa Elif’in sansür yapması gerekecek ona göre.

Venüs – Aman aman kapattım kapattım. 😍

Mars – 😍

Didem Elif

Not: Şu an Kaş’ta bu yıl ilk defa ilki düzenlenen Kaş Caz Feztivali gerçekleşiyor. Valla köye elektrik gelmiş gibi hissediyorum iki gündür. Dün gece çocukluğumdan beri bildiğim ve sevdiğim Yeni Türkü’nün de konseri vardı. Kendi çektiğim şarkılarından birini yüklemek için sabahtan beri uğraşıyorum ama teknik anlamda bir türlü beceremedim. Ben Mars yardımı alıp yükleyene kadar Youtube’da bulduğum eski bir klibiyle idare edin şimdilik. Ne demişler… Akıl akıldan üstündür. 😉

Edebiyatla kalın

Sevgilerimle,

Aşk Varsa

Venüs – Aman Allahım Marsss, sen ne yaptın böyle?

Mars – Valla ben bir şey yapmadım Venüs.

Venüs – Bana mektup yazmışsın ya ondan bahsediyorum.

Mars – Hee o mu? Demek nihayet mektubumu aldın? Ben de merakla sana ne zaman ulaşacak diye bekliyordum. Bu dünyada işler çok yavaş ilerliyor. Kestiremiyorum valla. 😉

Venüs – Gel buraya sana sıkıca sarılmak istiyorum.

Mars – Canım benim. 🥰 Venüsüm… 💛💛💛 Hmmm.

Venüs – 😍😍😍

Mars – Ay ne kadar içten sarıldın. Ben sana bundan sonra hep mektup yazayım en iyisi.

Venüs – Böyle bir şey beklemiyordum hiç. Zarfın üstünde adımı görünce çok şaşırdım. İlk işim hemen arkasına bakmak oldu. Yalnız zarfın arkasına ismini yazmamışsın, kimden geldiğini hemen anlayamadım o yüzden.

Mars – Gizemi severim bilirsin.

Venüs – Ahh sorma. Mektup denen şey ne kadar güzel bir şeymiş bu arada. Sayende bunu öğrenmiş oldum. İnsanlar artık niye birbirine mektup göndermiyor ki sanki? Anlamıyorum. Böyle bir duygudan kendilerini nasıl mahrum bırakıyorlar?

Mars – Bilmiyorum. Ben hiç mektup almadım bugüne kadar ama aylar önce Elif ile kızı Duru’nun İstanbul’da yaşayan anne ve babasına beraber mektup yazdıklarını görünce, aklıma böyle bir fikir geldi. Sana mektup yazarak süpriz yapmak istedim. Sahi Duru’nun öğretmenleri ne iyi düşünmüş, bu etkinliği yaparak değil mi? Ben sana yazarken bile çok duygulandım, kimbilir beklemediğin bir anda sevdiğin birinden mektup almak ve onun duygularını öğrenmek ne güzel bir hisdir.

Venüs – Güzel evet çok güzel tabi ama anlatılamayacak kadar da özel bir duygu. Bambaşka bir şey bu doğrusu. Okurken o kadar çok ağladım ki.

Mars – Ağladın mı? Ama ben seni üzmek istemedim ki. Yazdıklarıma üzüldün mü yoksa?

Venüs – Üzülmedim de hüzün dedikleri şey oldu galiba. Çok duygulandım senin dediğin gibi. Beni hep böyle şaşırtıyorsun zaten. Açıkça bir şey itiraf etmem lazım. Bazen senden beklediğim bazı şeyler var, bazen direk istiyorum da ama sen bunları yapmıyorsun. Çok bozuluyorum. Sonra hiç beklemediğim bir şey yapıyorsun ve beklediğim şeyden çok daha fazla etkiliyor beni. Önemli olan etkilemesi de değil aslında. Bana o kadar sahici bir duygu yaşatıyorsun ki. Anlatamam sana. Meğer beklemediğin şey beklediğin şeyden daha sıcakmış Mars.

Mars – Mutlu olmana sevindim. Benim sana bugün başka bir sürprizim daha vardı ama sen ne biçim giyinmişsin böyle Venüs?

Venüs – Senin için… Ben… Şey… 😥 Niye ki? Beğenmedin mi?

Mars – Çok güzel olmuşsun hatta fazla güzel olmuşsun ama ben seni maça götürecektim. Sen düğüne gidecekmiş gibi giyinmişsin. Ben seni böyle nasıl maça götüreyim? Gülerler bize valla.

Venüs – Maça mı? Niye daha önce söylemedin Mars? Bu halde gidemem tabi. Hiç olacak iş mi?

Mars – Topuklu ayakkabı bile giymişsin. İnanmıyorum sana yaa. Sen böyle giyinmezsin ki nerden çıktı şimdi bu?

Venüs – Mektubunu okuyunca ben de sana güzellik yapmak istedim. Senin için süslendim. Beni böyle görmek hoşuna gider sanmıştım. Nerden bileyim beni maça götüreceğini. Hani lig kapandı demiştin.

Mars – Bu hafta açılıyor ama ben seni çok daha özel bir maça götürecektim. Bu akşam Beşiktaş Arena’da Liverpool ile Chelsea arasında oynanacak olan Süper Kupa maçı var. Hazır Elif ile İstanbul’a geldik. Bu fırsatı değerlendirmek istemiştim. Üstelik maçı yönetecek hakem kadın. Buna bayılırsın diye düşünmüştüm.

Venüs – Ay haklısın pek hoşmuş. Ne yapayım bilemedim ki. O kadar da uzun sürdü ki hazırlanmam bütün günümü buna harcadım resmen. 🙈

Mars – Ahh Venüs ahh…

Venüs – 😥

Mars – Aklıma bir fikir geldi. Elif’lerin evine gidip onun ailesiyle birlikte izleyebiliriz. Ne dersin? Babası ile abisi kesin seyrederler maçı. Hem seni stadyuma götürmeden önce ofsaytı sakin bir ortamda anlatmış olurum.

Venüs – Ben ofsayt nedir biliyorum ki.

Mars – Sahi mi? Söyle peki nedir? Bakayım gerçekten anlamış mısın?

Venüs – Çok basit Mars. Şimdi diyelim ben seni öpmeye geliyorum. Seni Uranüs gelip benden önce öperse ofsayt oluyor.

Mars – Ay ben de ciddi ciddi seni dinliyorum.

Venüs – Ciddiyim ki. Öyle bir durumda kırmızı kartı yer oyundan çıkarsın valla Mars ona göre. Ayrıca bu ofsayt nedir efsanesine de kıl oluyorum. Hem kadın hakem yönetiyor diye bana jest yapmak istiyorsun hem de bir kadın olarak ofsaytı anlayamayacağımı ima ediyorsun. Pes valla.

Mars – Tamam tamam özür dilerim. O zaman napıyoruz? Gidiyor muyuz Eliflere?

Venüs – Tamam olur hadi gidelim. Hem şu topuklu ayakkabıları da ayağımdan bir an önce çıkartma şansım olur.

Mars – Madem rahat değilsin bunlarla ne diye giydin ki anlamadım zaten. Topuklu ayakkabı sevmezsin ki sen?

Venüs – Ne bilim geçen Uranüs’te görünce…

Mars – Ben sen nasıl rahat ediyorsan öyle giyinmeni isterim Venüs. Sana yakışanı giymen benim için yeterli ki. Ayrıca hiç umrumda olmayan şu kadını sürekli bana düşündürttüğünü farkında mısın acaba?

Venüs – Haklısın. Özür dilerim. Tamam şu andan itibaren yeni bir sayfa açıyorum. Bir daha ondan bahsetmeyeceğim söz.

Mars – Ohh bee nihayet. Hele şükür. Yalnız ben diyorum ki, Elif’lere gitmeden önce şu ofsaytı sen bana uygulamalı mı anlatsan acaba? Beni öpmeye gelişinden başlasan mesela nasıl olur? 😉

Venüs – 😂 Seve seve anlatırım Mars. Hatta dilersen banttan tekrar yayını bile yapabilirim senin için. 😉

Mars – Heh! İşte bana bunlarla gel Venüs… 😍😍😍

Venüs – 😍😍😍

Didem Elif

Not: İki tarafta da aşk varsa ve tabi ölüm yoksa birlikte olmak için illa bir yol bulunuyor. Taraflardan birinde aşk yoksa ölüm olmasa da yapacak bir şey yok kanımca. Sözleri ve müziği yazar Tuna Kiremitçi’nin olan Varsın Bu Dünyada adlı şarkı hoşuma gitti bu yüzden. Meseleyi güzel anlatmış. Keyifli dinlemeler.

Edebiyatla kalın,

Sevgilerimle…

Mantık

Venüs – Mars ne yapıyorsun defter kalemle öyle?

Mars – Mantık öğreniyorum.

Venüs – Mantık mı? O da nerden çıktı şimdi?

Mars – Bu okullarda öğretilen dersler boşuna değildir herhalde dedim ve mantığın nasıl bir şey olduğunu merak ettim. Çok ilginç biliyor musun? Birbirinden farklı önermeler bir araya gelince çok enteresan sonuçlar ortaya çıkabiliyor. İnanamazsın. Bazen çok mantıklı ama bazen de çok mantıksız.

Venüs – Nasıl mantıksız mesela?

Mars – Mesela bak diyelim ki ilk önerme; “Bütün kadınlar onlara çiçek alınmasını bekler,” ikinci önerme de “Venüs bir kadındır,” olsun. Ve ortaya çıkan sonuç önermesini sana söylüyorum sıkı dur. “Venüs kendine çiçek alınmasını bekler.”

Venüs – Aaa çok mantıksızmış. Hayır kabul etmiyorum. Biliyorsun ki hiç de beklemem öyle şeyler. Bir buluşmamıza çiçekle geldiğinde, onu oturduğumuz restoranın masasında unutmuştum hatırlıyor musun?

Mars – Hatırlamam mı? Neyle mutlu olduğunu anlayana kadar göbeğim çatladı Venüs. Ama haklısın kadınları ve erkekleri bu kadar kategorize eden, genellemeler içine sokan cümleler kurmak çok saçma gerçekten de. Kurduğumuz cümlelere dikkat etmeliyiz. Mantık öğrendiğim iyi oldu. Kitabının adı olan “Aşk Bir Kadın Hastalığıdır” cümlesini Elif’in nasıl bulduğunu şimdi daha iyi anladım böylece.

Efsane Bir Bakış

Uranüs – Marsiiii, Marsiiii, hey Marsi! Bir saattir sesleniyorum sana. Duymuyorsun beni. Taa kırk metre uzaktan görüp tanıdım seni valla.

Mars – Aaa Uranüs sen de mi buradasın? Gökler alemi istila etti dünyayı anlaşılan.

Uranüs – Allahım yakışıklı suratını çok özlemişim. O nasıl efsane bir bakış öyle… İçim gitti resmen.

Venüs – Me-mer-merhaba. Muhabbetinizi bölüyorum ama ben Venüs. Mars’ın bizi tanıştıracağı yok ben kendimi tanıtayım bari.

Uranüs – Ay şu Venüs dedikleri sen misin? Hiç de anlatıldığı kadar değilmişsin yani, abartmışlar valla. Aşkın gözü gerçekten körmüş.

Venüs – Ne değilmişim pardon anlamadım.

Mars – Ah hayatım biz sinemaya gitmeyecek miydik? Siz kadınlar muhabbete girerseniz geç kalıcaz bu gidişle.

Uranüs – Hangi filme gidiyorsunuz, ben de mi gelsem sizinle acaba?

Mars – Ben sinema mı dedim? Şey demek istedim, şey… Maça gidicez biz. Fenerbahçe Galatasaray maçına…

Uranüs – Nee maç mı? Off çok sıkıcı.

Venüs – Maç mı? Beni maça mı götüreceksin Mars? Daha önce hiç stadyumda maç izlememiştim, ayy çok heyecanlııı…

Uranüs – Muhabbetinize kesinlikle doyum olmuyor arkadaşlar hadi ben kaçtım. Umarım en kısa zamanda yine görüşürüz Marsiii. Çavvv…

Nerde Olsam Mutlu Olurum

Mars – Maç izlemekten hoşlandığını bilmiyordum Venüs. Ben sadece Uranüs’ten kurtulmaya çalışıyordum.

Venüs – Hoşlanmıyorum aslında hem de hiç. Ama stadyumda bir kez olsun o deneyimi yaşamak isterdim doğrusu. Acayip bir atmosferi olmalı. Hem ben senin yanında nerde olsam mutlu olurum ki.

Mars – Canımsın sen benim de, güzelim lig kapandı. Maç mı oynanıyor şu an Allah aşkına? Nerden bulayım sana stadyumda maç şimdi? Hep olmayacak şey istersin zaten.

Venüs – Tamam tamam vazgeçtim. Yalnız ben Uranüs denen bu kadından hiç hoşlanmadım. Ne o öyle Marsiii, Çavv filan… Yok çav bella!

Mars – Hahahaaa. Hey Venüs sen beni kıskandın. Wawww. Ne güzel bir duyguymuş. Bir hoş oldu içim valla.

Venüs – Pek bir eğlendin bakıyorum. Evet biraz kıskandım ama bu benim hiç de hoşuma gitmedi. Yalnız sana gülmek çok yakışıyor biliyor musun? Sen hep böyle mutlu ol olur mu?

SU İç Geçer

Merkür – Afedersiniz konuşmanızı bölüyorum ama deminden beri size bakıyorum hanımefendi, sizi bir yerden tanıyorum fakat bir türlü çıkartamadım. Adınız nedir acaba? Bir istirham etsem?

Venüs – Ne etseniz anlamadım ama benim adım Venüs.

Merkür – Ah tabi yaa, sizinle bir kere aynı masada poker oynamıştık şimdi hatırladım.

Venüs – Karıştırıyor olmalısınız simanız bana hiç tanıdık gelmedi.

Merkür – Hayır hanımefendi asla karıştırmıyorum, insan her zaman sizin kadar güzel bir kadınla karşılaşmıyor.

Mars – Öhö öhö… Öhö öhö… Öhö…

Venüs – İyi misin Mars?

Merkür – Beyefendiyi gıcık tuttu galiba. Su için geçer.

Venüs – Neyse bizim şimdi gitmemiz lazım. Sizi gerçekten hatırlayamadım. Kusura bakmayın lütfen. İyi günler.

tutulmalar

Mars – Sen elin adamlarıyla poker mi oynuyorsun Venüs?

Venüs – O nasıl bir konuşma tarzı Mars? Yakıştı mı hiç sana? Arkadaşlarımla eğlence olsun diye bir iki kez oynamışlığım var. Hepsi bu. Hem ne var bunda? Erkeklerle kadınlar beraber bir şey yapamaz mı? Adamı gerçekten hatırlamıyorum.

Mars – Bırak şimdi bunları. Hadi gene iyisin. Aldın iltifatını.

Venüs – Ne alakası var canım. Bana kıskandın diyordun, sen daha beter kıskanç çıktın.

Mars – Sorma. Ben bu duyguyu hiç sevmedim. Elif niye böyle metinler yazıyor şimdi durduk yere anlamadım. Ne diye huzurumuzu kaçırıyor?

Venüs – Astrolojide Merkür retrodaymış, tutulmalar filan oluyormuş yaa, Elif ordan ilham aldı sanırım. Ondan yazıyor heralde bunları ama ben de sevmedim açıkçası. Çok anlamsız. Hala Uranüs’ün sana bakışları aklımdan gitmiyor.

Mars – Kim kime tutuluyor? Sakın haa! Bak valla çekemem öyle tutulmalar filan. Zaten zor bulmuşum seni. Kimselere kaptırmam.

Venüs – Ay Mars çok alemsin kimsenin kimseye tutulduğu yok. Ay mı tutuluyormuş Jüpiter mi ne? Bişey bişey işte. Anlamıyorum ki ben de. Hem gözüm senden başkasını mı görüyor sanki? Yalnız kıskançlık sana hiç yakışmıyor. Burnun kızardı resmen. Çok komik görünüyorsun.

Mars – Sen dalga geç bakalım. Ben çok ciddiyim. Elif lütfen bir daha böyle metinler yazıp bizi bu tür ruh hallerine sokmasın, sevmedim ben bu işi.

Venüs & Mars

Elif – Arkadaşlar, arkadaşlar, hey sakin olun biraz. Bugüne kadar devreye girmeyeyim iyi idare ediyorlar dedim ama habire arkamdan konuşuyorsunuz artık dayanamadım. Bence her ikiniz de başkalarının size olan ilgisini boşuna büyütüyorsunuz. Venüscüm; Mars çok yakışıklı, üstelik çekici ve karizmatik bir adam. Elbetteki kadınların ilgisini çekecek. Bundan doğal bir şey olabilir mi? Senin caziben de ondan aşağı kalır değil hani. Senin gibi tutkulu bir kadınla birlikte olmak istemeyecek tek bir erkek bile düşünemiyorum. Adın üstünde Venüssün sen. Etrafınızdakilerin ilgisi bugüne kadar sizin hiç bir zaman başınızı döndürmedi ki, neyin kavgasını yapıyorsunuz? Ayrıca benim yazdıklarımla ilgili şunu kafanızdan çıkartmayın, ben hep sizin iyiliğiniz için uğraşıyorum. Ne yazarsam yazayım her zaman pozitif algılayın lütfen olur mu? Sizin mutlu bir çift olmanızı en çok ben isterim. Bunu sakın unutmayın. Sizi üzecek, kendinizi kötü hissettirecek bir şey yazmak ister miyim hiç? Edebiyat yapmaya çalışıyorum. Bazı metinleri bazen sırf öyle gerektirdiği için yazıyorum. E aşkı anlatıyorum madem, azcık birbirinizi kıskansanız fena mı olur dedim, bir denedim sadece. Ayrıca ben sizin aşkınıza her türlü güveniyorum. Siz birbirini çok seven ve yakaladığınız eşsiz duygunun kıymetini bilecek karakterde ruhlarsınız. Yaşadığınız her sorunun üstesinden geleceğinize ve güzel bir birlikteliğiniz olacağına dair hiç şüphem yok. En azından diyaloglarınızı ben yazdığıma göre aksi söz konusu bile olamaz. ?

Her zaman Pozitif Algıla

Mars – Elif doğru söylüyor Venüs. Birbirimizi her zaman pozitif algılamamız çok önemli. Bak bunu hiç unutmayalım.

Venüs – Haklısın. Ne yapalım biliyor musun? Eğer birimiz ola ki unutursa ve yanlış davranmaya başlarsa, diğeri ona hatırlatmak için bir şey söylesin. İpucu gibi bir cümle. Yanımızda başkası varsa bile kimsenin anlamayacağı o cümle ile kendimizi anında toparlarız. Ne dersin?

Mars – Şifreli bir cümle mi? Ne gibi mesela?

Venüs – “Su içmek ister misin?” diye soralım mesela.

Mars – Harika fikir. Yalnız ben şu an bir şey fark ettim. Yanıma geldiğinden beri seni hiç öpmemişim. Bu harika fikrinin şerefine dur seni bir öpeyim ben en iyisi. Sana nasıl susadığımı bir bir anlatayım. ?

Venüs – :))

Mars – :))

Venüs – Ahhhhhh!!!

Mars – Noooooldu???

Venüs – Ne olacak sakalın battı Mars. Aşk olsun sana ama. İnsan benle buluşmadan önce bir tıraş olur.

Mars – Ay amma abarttın. Ne biçim bağırdın, ödüm koptu resmen. Hem ben senin geleceğini bilmiyordum ki. Oturmuş mantık çalışıyordum.

Venüs – Demek beni beklemiyordun? E gideyim o zaman en iyisi ben.

Mars – Sen de var yaa, ben seni bildim bileli gideyim de gideyim… Zaten ilk gökyüzündeyken beni bırakıp gittin. Amma meraklısın sen de gitmeye haa…

Elif – Heyyyyy çocuklarrrrr, çocuklarrrrr…

Venüs – ? ? ?

Mars – ? ? ?

Elif – Su içmek ister misiniz?

Venüs & Mars – :))))

Didem Elif

Not: Belirtmek isterim ki, öykülerimi yazarken özel olarak şarkı seçmiyorum. İçimde kelimeler demlenirken yüreğime bir şarkı oturuyor ve ben de sizinle paylaşıyorum. Mantık adlı öyküyü yazarken böyle bir duygum oluşmamıştı. O yüzden açıkçası öykünün sonuna herhangi bir şarkı koymayı düşünmüyordum. Fakat bu hafta çok sevdiğim lise arkadaşım Seda Çağlayan’ın, sözlerini kendi yazdığı Bırak Beni adlı şarkısı yayınlanmaya başlayınca; benim için çok özel ve anlamlı olan bu şarkıyı sizlerle de paylaşmak istedim. Sen ve Ben Dergisi‘nde ince mevzulu yazılar yazan Seda arkadaşımın; daha aylar önce bir hayal olarak bahsettiği şarkı söyleme arzusunu bugün hayata geçirmiş olmasından dolayı o kadar mutluyum ki… Yolun açık olsun Sedacım. Seni bırakmasalar da sen hep kendi halinle kal. Böyle öyle güzelsin ki…

Edebiyatla Kalın,

Sevgilerimle

Photo created by freepik – www.freepik.com

Karanlık

Venüs – Mars niye buraya geldik? Gecenin bu karanlığında Cağaloğlu’nda ne işimiz var? Lütfen söyler misin artık. Bütün işyerleri kapanmış. Burası çok ıssız.

Mars – Şişt sessiz ol birine yakalanacağız şimdi.

Venüs – Aaa napıyorsun? Kurcalama o kapıyı.

Mars – Venüs sessiz ol dedim, biri duyacak bizi. Dur açıldı açılacak az kaldı.

Venüs – Allahım sana uyduğuma inanamıyorum.

Mars – Hah işte oldu. Dur sessizce kapıyı kapatalım. İçerdeyken rahatça konuşabilirsin şimdi. Kimse duymaz artık bizi. Biliyor musun Venüs, düşünüyorum da bizden ne iyi ajan olurmuş.

Venüs – Yine o tuhaf hikayeler anlatan kitaplardan okudun öyle değil mi Mars?

Mars – Sen geçen gece o eski mi eski Amerikan filmini izlerken ben sana bir şey dedim mi Venüs?

Venüs – Sokak Kızı İrma’yı mı kastediyorsun? Bence çok keyifli bir film. Romantik komedi seviyorum. Ne olmuş yani? Biraz eğlenmek istemiştim.

Mars – Neyse tamam tamam. Hadi gel bak sana ne göstereceğim? Tata taa ta tam… Perde açılsın…

Karanlık

Venüs – Siyah perdeleri olan bomboş bir karanlık oda mı??? Aklından yine ne geçiyor Mars? Yani fantezi de bir yere kadar ama.

Mars – Ne fantazisi Venüs yaa. Bak burası Elif’lerin yıllar önce kapanan grafik ajansının eski binası. Şu an içinde bulunduğumuz oda da, renk ayrımı yapılması için taranan filmlerin banyo makinesine atıldığı karanlık oda.

Venüs – Aaa burası orası mı? Ama hiçbir özelliği olmayan bir oda burası.

Mars – Dur perdeyi kapatayım da öyle bak. Gördün mü hiç ışık geçirmiyor. Film yanmasın diye özel olarak yapılmış.

Venüs – Evet ama ben seni hala görüyorum.

Mars – Ben de seni görüyorum Venüs. Ben seni hep görüyorum. Aslında o yüzden gelmek istedim buraya. Birbirimizi ilk tanıdığımız gökyüzündeki o ortamı sana yeniden yaşatmak istedim. Her tarafın karanlık olduğu, etrafımızdaki onca yıldızın içinde ne kadar yalnız hissettiğimizi ama birbirimizin varlığını içimizde fark ettiğimizde tüm uzaklığa rağmen ne kadar yakın olduğumuzu hatırlatmak istedim.

Venüs – Ben hiç unutmuyorum ki Mars. Seninle gökyüzünde birlikte olmak öyle eşsiz bir duyguydu ki.

Mars – Üzülüyor musun artık gökyüzünde olmadığın için? Pişman mısın? Sonuçta benim yüzümden kayıp düştün.

Venüs – Delirdin mi sen? Hayır asla. Evet düştükten sonra kendimi bulmam çok uzun sürdü biraz acı çektim. Hele ki seni bir daha göremeyeceğimi bilmek, bununla yaşamaya çalışmak çok kötüydü. Ama şu an bak yanımdasın. Sana dokunabiliyorum, seni koklayabiliyorum, seni doya doya öpebiliyorum. Bundan daha güzel bir şey olabilir mi?

Mars – Canım Venüs’üm benim.

Venüs – Şimdi sen beni bu binaya getirince aklıma Elif’in yaşadığı bir olay geldi.

Mars – Neymiş o?

Venüs – Bir gün yanlarında çalışan genç çocuklardan biri durup dururken Elif’e eşcinsel olduğunu söylemiş. Elif buna çok şaşırmış.

Mars – Ben Elif’in bu konularda insanları yargılamadığını sanıyordum niye şaşırmış ki?

Kendi Kendine

Venüs – Şaşırdığı şey çocuğun eşcinsel olması değilmiş bunu Elif’e söylemesiymiş. Bu durumu öyle saçma bulmuş ki, çocuğu bozmuş önce “İyi de bana ne?” demiş. Fakat sonra anlamış ki çocuk yargılamayacağını bildiği için Elif ile bunu paylaşıyor. Üzülmüş sonra çocuk için. İçinde olduğu duygu durumunu anlamaya çalışmış. Kendi kendine ne yaşıyor ki kimseye anlatamıyor diye düşünmüş. Onun kendi bedeni içindeki yabancılaşma duygusunu anlatabilmek istemiş. Hatta bunun üzerine o yıllarda bir öykü bile yazmış.

Mars – Elif bazen çok fazla şey düşünmüyor mu sence de? Bir koy verse gitse yaa. 😝 Elif alınmasın da amma detaylara takılıyor fenalık geliyor bana bazen valla. 🙈

Venüs – Haklısın. Takılı kalmak iyi değil. İnsanlar ne çok şeye takılı kalıp anın güzelliğini kaçırıyor öyle değil mi Mars?

Mars – A evet. Bak bu doğru. Anı gerçekten kaçırıyorlar. Ayy amaaaan neyse bırakalım insanları artık Venüs. Kendimize bakalım. Yoksa biz de anı kaçıracağız. Tamam seninle baş başa kalmam konusunda bana ayrı bir kıyak çekiyor hakkını da yemiyeyim Elif’in şimdi ama şu an sadece burada olalım Venüs. Anın tadını çıkaralım. Sadece benimle ol. Başka şeyler getirme aklına. Baş başayız bak. Bir an için bile olsa Elif’in ya da başkalarının ne düşündüğünü unutalım. Sadece ikimiz olalım. Sadece ikimiz… Hem sen fantezi mi demiştin az önce? Hiç fena fikir değil. Bir gel bakiyim buraya biraz.

Venüs – Heyyy. Marrrssss…

Mars – 😍

Venüs – 😍

Didem Elif

Not: İçimde bir bulutsuzluk özlemi vardı bu hafta. Zihnimizin bulutsuz bir gökyüzünde uçtuğunu hayal ettim. Çünkü her taraf karanlıksa şayet, ancak gökyüzü bulutsuz olduğunda yıldızları görebiliyoruz. Sonra da kendiliğinden hayatın melodisi geldi: Sözlerimi Geri Alamam… Şarkıyı hepiniz biliyorsunuz ama belki daha önce izlemediğiniz Bulutsuzluk Özlemi ile Hakan Aysev’in birlikte söyledikleri bir konserden paylaşım yapmak istedim size. Benim tüylerimi diken diken eden bu senfonik versiyonu dilerim siz de benim gibi seversiniz.

Edebiyatla kalın,

Sevgilerimle…

Denge

Venüs – Mars sana inanmıyorummm. Bulmuşsun!!! 

Mars – Neyi hayatım?

Venüs – Tokamı.

Mars – Tokanı mı? Ciddi olamazsın. Sen şimdi gerçekten buna mı sevindin bu kadar?

Venüs – Evet, çünkü İtalya’dan aldığım tokayı, aylardır nerede aradıysam bulamadım biliyorsun. Belfast’ta yenisini alarak bana sürpriz mi yapmak istedin? 

Mars – Yoo. Yeni toka filan almadım. Buraya getirdiğim ceketimin cebinden çıktı. Ben de arıyordun diye yatağın üstüne koydum. 

Venüs – Yaa, sahi mi? Hmm. Anladım. Bu toka tamamen tesadüfen burada yani.

Mars – Evet dedim ya, az önce toplantıya gitmek için hazırlanırken elimi cebime bir attım, baktım senin tokan. İtalya’daki toplantı zamanlarından bende kalmış olmalı. Saçını ben açtıysam herhalde. 🙂

Venüs – Peki öyleyse. 🙂

Mars – Bu toka senin için niye bu kadar önemli Venüs? En sevdiğin rengin sarı olduğunu biliyorum ama alt tarafı bir lastik parçası. Alınma ama senin saçın zaten sarı ya, sana pek de yakışmıyor bence.

Venüs – Öyle deme çok rahat bir toka. Aynı şimdi yaptığım gibi ne sıkı ne bol olmadan tüm saçlarımı toplayabiliyorum.

Mars – Tamam istediğini tak da tekrar kaybolursa üzülme diye diyorum. Yalnız saçını toplayınca şu an öyle güzel göründün ki gözüme. Gel buraya öpücem seni. 

Venüs – Maaarsss… 

Mars – Utandığında yüzünün kızarmasına bayılıyorum biliyor musun?

Venüs – Hadii Mars benimle oynamayı bırak artık, çıkalım bak geç kalacağız. Daha 20 dakikalık yürüyüş yolumuz var. Ayrıca lütfen bir daha tokalarıma lastik deme. 

Lastik

Mars – Lastikten konu açılmışken, bu sabah internette araba lastiklerini araştırıyordum. Neyi fark ettim biliyor musun? 

Venüs – Bana gene arabalardan bahsetmeyeceksin umarım Mars. Kafam basmıyor bu motor, lastik işlerine inan ki. Çok sıkıcı konular. 

Mars – Yok yok tam senin gibi detayları seven biri için bence faydalı bilgiler anlatacağım. Hayata dair eminim çok güzel bağlantılar kuracaksın. Hatta bunu nasıl da daha önce düşünemedim diye hayıflanacaksın. Ve belki genç yaşta lastik patladığı için kontrolden çıkan, Elif’in içinde bulunduğu arabanın yaptığı kazadan sonra Elif’in araba kullanma korkusunu da üstünden atmasına faydamız dokunabilir.

Venüs – Ne alaka?

Mars – Elif evde hamam böceği çıktığında onlara dair her şeyi araştırmıştı hatırlıyor musun? Hamam böceklerinin insandan zaten köşe bucak kaçtığını öğrenmesi ne kadar işine yaramıştı. O gece rahat bir şekilde uyuyabilmişti.

Venüs – Dikkatle seni dinliyorum Mars. 

Mars ve Venüs Belfast’ta

Mars – Venüssss soluna dikkat et. 

Venüs – Hay Allah daha alışamadım arabaların ters şeritten gitmesine. Her zaman yaptığımızın aksi yönünde hareket etmek çok tuhaf geliyor hâlâ. 

Mars – Belfast’ta olduğumuz süre boyunca karşıdan karşıya geçerken dikkatli ol o yüzden lütfen. Neyse, nerde kalmıştık? 

Venüs – Lastik diyordun. 

Mars – Biliyorsun lastik, bir yerden bir yere gitmek için kullandığın aracın zeminle temas noktasıdır aynı zamanda. 

Venüs – Evet. 

Mars – Silindir biçimindeki lastiğin bu temas noktası sadece birkaç santimetre kare kadardır. Lastik, çeşitli işlevlerini toplam varlığının içindeki sadece bu kadar küçük bir alanda yerine getirir.

Venüs – İlginç gelmeye başladı gerçekten. Nereye varacaksın çok merak ettim.

Mars – Lastiğin en önemli işlevleri nedir peki sence?

Venüs – Aracın tüm yükünü taşır. Aynı zamanda onun hareket etmesini sağlar.

Mars – Yani kalkma ve durma esnasında ortaya çıkan yüke dayanıklılık gösterir. Bunlar taşıma işlevi. Bir de aktarma özelliği var. Lastiğin kendinde motor yoktur ama fren yaparken, hız alırken, viraj dönerken motorun gereken gücünü araca lastik aktarır. Ayrıca her türlü yol şartlarında ve tüm iklim koşullarında emniyetli olma özelliği vardır, öyle değil mi?

Venüs – Doğru evet tabii ki.

Mars – Günümüzde çok güzel sağlam ve kaliteli lastikler üretiyorlar. Yine de bir lastiğin uzun ömürlü olması için onun performansını en üst düzeyde tutacak şekilde dikkat etmek lazım. İşte burada lastiğin basıncı çok önemli. Basıncı düşen lastiğin uygun seviyeye getirilerek şişirilmesi lazım. Hele ki bayram dönemleri gibi uzun yolculuklara çıkılacaksa, önceden lastik basıncı mutlaka kontrol edilmeli.

Venüs – İyi de lastiklerin ara ara şişirilmesi ya da havasının alınması gerektiğini herkes bilir. Elif bile biliyor bunu.

Mars – Evet ama neden şişirilmesi gerektiğini gerçekten biliyor mu?

Venüs – Bilmem. Bilmiyor galiba. Neden şişirilmesi gerekiyor?

DENGE

Mars – Yeterince şişirilmemiş lastiklere normalden daha fazla yük biner. Lastiğin karkası; yani aracın yer ile temasını sağlayan parçası, olması gerektiğinden daha fazla yorulur, karşılaşacağı darbelere karşı hassaslaşır, lastiklerin ısısı normalden fazla ısınır. Bütün bunlar telafi edilemez bir aşınmaya neden olduğundan lastiğin aniden patlamasına sebebiyet verebilir. Kafan karışmasın diye stepne, sübap, rot konularına girmiyorum şimdilik.

Venüs – Nasıl yani Mars? Şaka gibisin valla. Biz şimdi kırk yılın başı Elif’in sayesinde görev için Belfast gibi bir yere geldik. Üstelik aylardır bizi bir araya getirmediği için görüşememişiz. Boş zamanlarımızda baş başa romantik vakit geçireceğimiz güzel bir yer bulmak yerine, sen oturup bunları mı araştırdın Allah aşkına?

Mars – Ama Venüs, bunu duymaya ihtiyacın olduğunu düşünmüştüm. Keşke sadece kafana toka taksan da bütün bunlara gerek kalmasa. Aslında ne demek istediğimi bir anlamaya çalışsan eminim… 

Venüs – Ben senin ne demek istediğini anlıyorum. Bunu neden yaptığını da. Basıncın önemini anlatmaya çalışıyorsun. Vücudunda değişen ani bir basınç değişikliği yüzünden, Elif’in göz kapağı durup dururken birden morardığında ben her şeyi anlamıştım zaten. İkili ilişkiler olsun her türlü ilişkide, hele ki ekip çalışmalarında; duygusal basıncın dengeli ilişkiler için ne kadar önemli olduğunu vurgulamak istiyorsun. Sağlıklı yol almak için tüm lastiklerin doğru basınçta olması gerek kesinlikle. Yoksa lastiklerden biri aniden patlayabilir ve şoför istenmeyen sonuçlarla uğraşmak zorunda kalabilir. 

Mars – Evet aşkım tam olarak bunu söylemeye çalışıyorum.

Venüs – Olan olduktan sonra elbette yapılacak bir şey yok. Büyük kazalardan korunmak için önceden önlem alınmalı. Aslında çok güzel bir örnek bulmuşsun. Haklısın tam benlikmiş. Bu vesile ile Belfast’tan bir bayram mesajı gönderelim mi Türkiye’ye?

“Duygusal anlamda kimse kendine ya da başkalarına fazla yüklenmesin. Herkes kalbinin ayarlarını kontrol etsin, doğru basınca getirsin ve yoluna devam etsin.”

Mars – Nihayet yüzün güldü Venüs. Bazen söylediklerime öyle tepkiler veriyorsun ki, beni hiç anlamadığını sanıyorum.

Venüs – Senin beni sevdiğini, kendine göre gösterme biçimini günün sonunda bir şekilde anlıyorum Mars. O an bir kör gibi davransam da sonradan gerçeği görüyorum. Sen benim en çok ihtiyacım olduğu zamanda güvenip aradığım kişisin. Biz birbirimizi hiçbir zaman yargılamayan, her zaman anlamaya çalışan iki dostuz her şeyden önce. Arada bağlantımız kopsa da bağımız kopmadıysa buna borçluyuz. Kabul etmem lazım kafa yapın bana hiç uymuyor. Birbirimizden öyle farklıyız ki. Hikayenin sonu ne olursa olsun şunu iyi bil; zaman zaman anlamasam da ve atarlansam da, seni tam olarak böyle biri olduğun için seviyorum. Sen benim için çok özelsin. 

Mars – Canım Venüs’üm benim. Ne güzel şeyler söyledin. Hadi gene dayanamadım biraz çıtlatacağım. Toplantıdan sonra güzel bir sürprizim var Belfast’ta sana. Sanki baş başa kalacağımız zamanları ben de düşünmüyor muyum sanıyorsun? Sadece biraz sabırlı olmayı öğrenmen gerekiyor hayatım. Her şey çok güzel olacak merak etme. Sadece sabır Venüs, sadece biraz sabır…

V️enüs – Sen bir tanesin Mars… Kalp kalp kalp… 

Didem Elif

Not: Toplantı için Belfast’a gelmişken, buradaki Botanic Garden’a zaman ayırmak istedim. 6 gün boyunca bir türlü buna fırsat yaratamadım. Belfast’ta hava epeyce geç karardığı için, son günümün akşamı saat sekiz gibi bu park alanına gitmeye karar verdim. Çok yorgun olmama rağmen aklımda kalsın istemedim. Her zaman içimdeki sesi dinleyen inatçı biriyimdir. Lalelerle, güllerle, renk renk çiçeklerle donatılmış Göztepe Parkı gibi bir park bekliyordum açıkçası. Parkın içinde tek başıma yürürken bu anlamda hayal kırıklığı yaşadığımı söylemem lazım. “Git odanda yat dinlen yarın yola çıkacaksın,” diye kendime söylenmeye başlayacaktım ki; parkın diğer kapısının orada, parçalanmış araba lastiklerinden yapılma aşağıda fotoğrafını paylaştığım ağaç enstalasyonuna rastladım. Kafamın içinde sürekli araba lastiğini düşünürken karşılaştığım bu sanat eseri bir tesadüfün dik alası değil de nedir? Ama şu kısmı içime su serpti. Hiç de romantik ve estetik olmayan araba lastiğini, eserine malzeme yapan tek deli ben değilim demek ki…. 🙂

Edebiyatla kalın…

Sevgilerimle,

Botanic Garden – Belfast
Facebook
Twitter
Instagram