Bir yıl geçti, belki de biraz daha fazla. Tam olarak da bilmiyorum aslında çünkü ben öyle gün saymıyorum koğuştaki diğer arkadaşlar gibi. Zamanı geri ya da ileri alamadıktan sonra ne önemi var ki. Burdayım işte. Cezamın süresinin hesabını hiçbir zaman yapmadım bu yüzden de. İşledik bir suç, sonuna kadar çekeceğiz elbette. Birkaç gün geçsin koğuşa alış hele bir. Artık hangisinden olacağının kararını sen verirsin. Gün sayanlardan mı olacaksın yoksa benim gibi boşverip bırakanlardan mı?
Bir daha da bana, ne kadar daha buradasın abi, diye sorma yani? Ama öbür soruna cevap vereyim. Birini öldürdüm ben. O yüzden burdayım. Benim sayemde karım artık yaşamıyor. Aşk cinayeti yani. Ne yalan söyleyeyim gerçekten çok sevmiştim zilliyi. Tam bir kafa ütüleyiciydi, insanı yıldırırdı, hatta bunaltırdı, huysuzlukları inan ki bıktırırdı. Yine de ondan vazgeçemezdim. İki yaşında bir çocuk olduğunu düşünüp; her yaptığına katlanır, usul usul sevmeye devam ederdim. O yüzden onu bir gün öldüreceğimi söyleseler hayatta inanmazdım.
Tek Celsede
İnsan sevdiğini yaşatmak için evleniyor netice. Kim ister ki karısını öldürmeyi. Şimdi ben böyle anlatınca cinnet geçirip de yaptım zannedebilirsin. Pek öyle değil. Ne şeytana uyma ne de şuurunu kaybetme hikayesi benimkisi. Bile isteye yaptım bunu ben. Mahkemeye çıktığımda hakime de söylediğim gibi, bugün olsa gene öldürürüm onu. Bu yüzden hakim de tek celsede verdi hükmümü. Çok tuhaf, mahkeme salonunda geçirdiğim saatler sanki bir kaç gün önce yaşanmış gibi. Bak işte sana onu söylemeye çalışıyorum, zaman mevhumu hiç yok bende. Hiçbir zaman da olmadı.
Nasıl mı onu öldürme noktasına geldim? Ya tutturdu onu aldatmışım diye. Ulan hatun kılıklı aptal kadın, sen aldatma görmemişsin, diyesim geldi diyemedim. Niye? Çünkü ben kibar bir insandım. Bakma hapiste ağzımın bozulduğuna. Söyleyemezdim öyle şeyler. İnsanları kırmamak için kırım kırım kırılırdım da yine de söyleyemezdim. O da biliyordu bunu mendebur. Biliyordu hem de ne biliyordu. Ama illa tutturdu, yok artık bana güvenemezmiş.
Zaten evliliğimiz boyunca dırdırını çekmişim. Aylarca bir de; o kadın bana niye öyle mesaj yazmış da, ben karşılığında kötü davranmamışım, diye söylenmelerini dinledim. Karşı tarafa hakettiği gibi davranabilsem zaten, önce sana ayar çekeceğim, bir bilsen ya bunu. Yok bilemezsin nerden bileceksin, kafan anca başka şeylere çalışsın. Küçük beyinli. Niye hala onla konuşuyormuş gibi hallere de giriyorsam ben de. Öldü gitti. O ne güzel rahat şimdi. Ben de bıraksam ya artık geçmişi.
Şimdi fark ediyorum da gönlü yoktu ki güzel güzel geçinelim. Ama işte benim de en damar noktama bastı. Allahtan çocuğumuz yok da kimseyi öksüz bırakmadım geride. Tek tesellim bu.
Volta
Ne iş mi yapıyorum? Ne yapacaksın ne iş yaptığımı? Ortada iş güç mü kaldı oğlum? Şu gördüğün alanda volta atıyorum işte, artık işim bu. Ha bir de kilim örüyorum. Burada hapishanede öğrendim. Nasıl iyi geliyor bir bilsen. Kafandaki tüm sıkıntıları alıp götürüyor. Hiçbir şey düşünmüyor insan. Elinin altındaki iplere odaklanıyorsun. Çıkartacağın desenden başka bir şey umrunda olmuyor.
İşin tuhafı ne biliyor musun? Benim hanımın yün fabrikası vardı. Tüm bu hapishanede benim kadar renkli iplik gören yoktur heralde. Dünya kadar çeşit hep elimin altındaydı ve bir kez olsun elime yumak almışlığım yok inanır mısın? Sen gel sonra burada, bu küçücük yerde, tek dünyan renk renk iplikler olsun. Şaka gibi. Valla şaka gibi.
Demek parası için onu öldürdüğümü düşünüyorsun. Fabrika dediğimde gözün büyüdü hemen zaten. Sen de ilk günden fazla açık sözlüsün ama bu hoşuma gitti. Bak başkası dese kırmıştım kafasını ama sevdim seni. Sen şimdi gençsin anlamıyorsun tabi. Yaaa para için evlilik çekilir dert midir be iki gözüm? Para dediğin de nedir? İnsan sevdiği halde tahammül edemiyor, para için katlanılır mı hiç bir kadına? Katlanılır sanıyorsan kafayı yemişsin.
Ayrıca sen adam öldürmek kolay mı sanıyorsun? Ne zor iş haberin var mı? Para için öldürülür mü lan adam? Hem lanet olsun onun parasına. Beş kuruşuna muhtaç olursam o gün öleyim zaten.
Madem aldatmadım neden mi sinirlendim o kadar? Bak sen de fena kurcalıyorsun her şeyi ha. Bu kadar merak iyi değil. Buralarda canına okurlar haberin olsun. Onu öldürecek kadar sinirlendim diye aldatmış mı oldum şimdi yani? Aman ne saçmalık. Ya sen birini gerçekten hiç sevmedin demek ki.
Tek Derdi Para
Çok sevdim ben bu kadını diyorum sana. Anlamıyor musun? En büyük aşkım Feride’yi aklımdan bile geçirdiysem ne olayım. Kendimi tamamen bu kadına adadım ben oğlum. Feride’yi zaten kaybettim bari bu kadını dolu dolu seveyim dedim. Yine de olmadı işte. Kadının tek derdi paraydı, birini sonuna kadar sevmekten hiçbir şey anlamadı.
Feride mi kim? Sana ne Feride kimse kim? Ne çok şey soruyorsun sen de be. Demek en büyük aşkım dedim diye ilgini çekti. Aşk diyince akan sular duruyor öyle değil mi? İşte benim de akan sularım durmuştu Feride’yi görünce. Bartın’ın yeşilini bilir misin? İşte öyle yemyeşil gözleri vardı. Ben de gitmedim Karadeniz’e canım, en fazla Bartın’a kadar gittim işte. Tayinim oraya çıkınca mecbur kaldım. İlla bilirsin oraların yeşilini ama bilmez misin?
Ben sana ne anlatıyorum sen ne soruyorsun? Bırak diyorum kurcalama ne iş yaptığımı. Senin de durmuyor hiç çenen. Neyse hadi tamam madem anladın, devlet memuruyum evet. Çok yer gezmişsem gezdim sana ne bundan. Bak karım da böyle gereksiz laflarla beni deli ederdi. Bundan böyle bütün günü beraber geçireceğiz cümlelerine dikkat edersen iyi edersin.
Feride’de mi kalmıştık? Zaten kalbimin bir tarafı hep orda kaldı ya oğlum. Tamam ordan devam edelim o zaman. Feride’yi anlatayım sana. Ev sahibimin kızı tatlı Feride’yi…
Bunca yıl sonra koca bir kadın olmuştur illaki ama onu ne zaman düşünsem hep o okul formasıyla kapımı çaldığı hali gözümde canlanır. Bartın’da kiraladığım evdeki ilk günümdü. Annesinin yemeklerinden getirmişti bana. O halini görsen hanım hanımcık sanırdın onu. Ben de ilk başta öyle sanmıştım. Oysa kısacık zamanda oynaşmaya başladı benimle.
Aramızda epeyce yaş farkı vardı. Bakma şimdi saçımın beyaz olduğuna. Onun kadar olmasa da o zamanlar ben de gençtim. Evlenirdim aslında onunla biliyor musun? Öyle ağır bir kız olsaydı gerçekten evlenirdim. Kalbini deli gibi çarptıran biriyle evlenmez mi yoksa insan? Ama hafif kızdı işte. Yaramaz derler ya hani. Ah o ne yaramazdı o bir bilsen. Aklıma gelince bile içim bir fena oluyor. İnsan öyle birine nasıl güvenip de evlenir? Ya evlerini kiralayan herkesle oynaşıyorsa?
kaçamak saatler
Yok be benim evimde oynaşmıyorduk tabi ki. Delirdin mi sen? Babası gözümü oyardı valla. Öyle ortalıkta da buluşamıyorduk. Tanıdık birileri görür diye korkuyorduk. Bartın’a çok yakın olan Amasra’da tek odalı bir yer tutmuştum o yüzden. Yok yok be ev değil. O maaşla iki evi nasıl ödeyeyim ben? Günlük kiralanan yerler vardır ya hani. Otel gibi ama otel değil. Böyle bizim gibi kaçamak işler çevirenler için yapılmış yerlerden işte. Anladın sen onu. İster bir kaç saat kullan ister bütün gece. Stüdyo daireler olur ya. Onun gibi bir şey. Küçük bir oda düşün. İçinde her şey var. Mutfak, banyo, yatak. E yetti ya zaten.
5 numarayı tutardım her seferinde. Garip gelecek şimdi sana belki; o odanın bir ev olmadığını, o yatakta biz çıktıktan sonra başkalarının oynaşacağını bilsem de, oranın evimiz gibi olmasını isterdim. Kaldığım her dakikada böyle hissederdim. O yüzden başka bir daire tutmadım hiç. Hep 5 numara. Onun da hoşuna giderdi bu. 5 sayısını hala çok severim biliyor musun?
Bakire miydi? Bak şimdi bak, sorduğun soruya bak. Sen valla çok fena kaşınıyorsun oğlum ben sana söyleyeyim. Allahtan ilk gününde bana denk geldin. Başkalarının hikayelerine bu kadar burnunu sokarsan yakında leşin çıkar senin burdan. Sonra söylemedi deme.
Bakireydi bakire olmasına da, öyle bakire mi olur Allah aşkına. Yoksa evlenmez miydim sanıyorsun? Yaramaz kızdı diyorum sana. Oynaşmak ki ne oynaşmak. Umrunda da değildi biliyor musun bakire olup olmamak. Nasıl mı anladım? Ben durmasam dur demiyordu. Sen de öylesin haa. Ben durmasam dur demiyorsun. O yüzden şunu da anlatayım da yatalım ondan sonra.
Bir gün canıma tak etti, can mı dayanır zaten o şehvet dolu saatlere? Artık duracak takatim kalmamıştı. Sordum ama yine de sordum valla da sordum: “Devam etmemi istediğinden emin misin? Devam edersem çok canın yanacak.”
Ne mi dedi? Ne dediyse dedi. Sana ne be… Gıcık ettin ha beni şimdi. Hadi oğlum ya, kendi yatağına git uyu artık. Sorularınla delirtme daha fazla beni.
Didem Elif
Not: İtiraf edeyim yazdığım bazı öyküler beni bile çok şaşırtıyor, beni tanıyanları düşünemiyorum. 🙂 Yalnız bazen tek bir cümle söylemek için koca bir hikaye uyduruyorum ya helal olsun bana. 🙂 Beğeniliyordur ya da beğenilmiyordur artık orasını bilemem. Sonuç ne olursa olsun, yapmayı en çok sevdiğim şeyi nihayet düzenli yapıyor olmaktan dolayı çok mutluyum. Hayali hikayeler kurgulamak güzel de, içinden geçmekte olduğum gerçek zaman dilimi şu sıralar çok zorluyor beni. Hayatımın her alanında yorulmuş hissediyorum. O yüzden gerçek bir mola-ya ihtiyacım var. Bayramdan sonra görüşmek üzere…
Edebiyatla Kalın,
Sevgilerimle…