Venüs – Tanrım Mars şu manzaranın güzelliğine bak. Resmen Cennet burası.
Mars – Haklısın şahane bir yerde yaşıyoruz. Yeni doğan her güne şükrediyor burada insan. Bir de etrafımızdakilerin konuştuğu dili anlasaydık hiç fena olmazdı. 😉
Venüs – Evet haklısın. Senin gene yabancı dile karşı yeteneğin var. Şimdiden üç beş kelime öğrendin bile. Ben Japonca’yı hiç anlamıyorum. Kafam zerre kadar basmıyor valla.
Mars – Yani yine şikayetlenmek istemiyorum ama Elif bizim evimizi Kaş’a yapsa ne olurdu sanki? İlla bizi cennete gönderecekse Kaş da cennet gibi bir yer. Her gün Fuji Dağı’nı gören bu manzaraya bayılıyorum elbette ama kafam patlıyor şu garip harfleri anlayacağım diye.
Venüs – Canım vücut diliyle herkesle anlaşıyoruz ki, ne var sanki bu kadar büyütecek. Şikayetlenme lütfen, bir şeyden de mutlu ol canım. Hem Kaş diyorsun ama yaşlı insanlar için Kaş yaşaması zor bir yer. Her taraf yokuş. Belki ondan bizi Kaş’a yerleştirmemiştir.
Mars – Sen bana yaşlı mı demek istiyorsun Venüs?
Venüs – Hahahaha. Ne alakası var canım? Ben öyle bir şey mi dedim? Bunun yaşlılığı var demek istiyorum. Gerçi sen şimdi söyleyince düşündüm de yıldız olarak evet hepimizden biraz büyüksün aslında. 4,603 Milyar yaşındasın. Dünyanın yaşı ise 4,543 Milyar. Bu anlamda dünyadan bile eskisin Mars. 😊 Bense 4,503 Milyar yaşındayım sadece. 😉
Mars – Küçül de cebime gir Venüs. Duyan da çıtırsın sanır. Hem sen benden önce düştün gökyüzünden. İnsan olarak senden gencim bir kere.
Venüs – Ahh orası kesinlikle öyle canım. Hatta oyun oynamayı çok seven büyümeyen bir çocuk olduğunu söyleyebiliriz. Yalnız ben sana zaten yaşlı filan demedim ki, bu işin yaşlılığı var dedim. Ama düşündüm de yaş konusuna takılmak anlamsız. Bak tıpkı Duru’nun babası gibi, Elif’in babası da annesinden 12 yaş büyük. Tam 81 yaşında. Üstelik 18 yaşındayken vapurdan düşüp bacağı pervaneye takılarak parçalandığı için 13 ay hastanede yatmış defalarca ameliyat olmuş. Bacağı hiç bir zaman eskisi gibi olmamış yine de ona rağmen her sabah mutlaka yürüyüş yapıyor. Elif’in Kaş’ta çıkmaya korktuğu o dik yokuş var ya onu bile defalarca çıkmış. Maşallahı var. Hiç yaşa başa bakmıyor bu işler valla. Belki de yaşla ilgili değil de Elif bu manzarayı çok sevdiği için bizi buraya getirmiştir kimbilir.
Mars – Daha önce gelmiş mi ki Elif buraya?
Venüs – Yok henüz gelmemiş. Bizim vesilemizle bir nevi gelmiş gibi oluyor işte. Hem Mars, nerede olduğumuzun ne önemi var ki? Yıllar önce Semiramis Pekkan‘ın söylediği şarkıdaki gibi, sen neredeysen orası benim cennetim ki…
Mars – Canımsın benim. Gerçekten benimle nerede olsan mutlu olur musun?
Venüs – Olurum tabi ki. Bak mesela ben Japonya’da olmamıza hiç takılmıyorum. Doğrusu yeni bir dil öğrenebileceğimi sanmıyorum, berbat bir hafızam var zaten ama zamanla İngilizce bilen anlaşabileceğimiz kafa dengi arkadaşlar bulacağımızı düşünüyorum. Ayrıca buraya getirdiğim okumak istediğim o kadar çok kitap var ki, zamanım yetecek mi onların hepsini okumaya bilmiyorum. E sen de yanımdasın. Bütün gün seninle birlikte yaşıyorum, hayatı paylaşıyoruz, yaptıklarını izliyorum, varlığını doya doya içimde hissediyorum. Hem evimiz Japonya’da ama hayal gücümüzü kullanarak dilediğimiz zaman dilediğimiz yere gidebiliriz ki. Özgürüz biz. Hayattan daha ne isterim?
Mars – Haklısın. Seni dinlerken Piyanist filmi geldi birden aklıma.
Venüs – O neden aklına geldi şimdi? Çok hüzünlü bir film o. Ben sana güzel şeyler anlatıyorum senin aklına ne geliyor. Ne alaka yani Mars?
Mars – Benim o filmde en çok sevdiğim sahne; yahudi piyanistin, bulunduğu o kötü şartlara rağmen parmaklarıyla hayali bir piyano çalarak içinde müziği duyması olmuştu.
Venüs – Ahhh evet! İnsan kesinlikle şartları ne olursa olsun onu mutlu eden bir şeyler bulmalı içinde.
Mars – Zaten Albert Einstein da ne demiş?
Venüs – Ne demiş?
Mars – Hayal gücü bilgiden önemlidir, demiş. Yani bunu bir çocuk dese çok önemsemem de bütün varlığını bilgiye adayan bir adam bunu söylüyor, düşünsene.
Venüs – Evet ve de çok haklı.
Mars – O zaman ne yapalım biliyor musun?
Venüs – Ne yapalım?
Mars – Hava çok güzel. Termosa kahvelerimizi koyup şöyle Fuji Dağı’nı gören güzel bir yerde gidip piknik yapalım. Ne dersin?
Venüs – Aaa harika fikir. Hemen gidip kahveleri hazırlayayım.
Mars – Dur dur acele etme. Önce bu güzel fikrim için bana bir öpücük ver bakalım.
Venüs – 😍
Mars – 😍
Didem Elif
Not: İkinci Dünya Savaşı’nda geçen Polonya’lı ünlü piyanist Wladyslaw Szpilman’ın gerçek hayatının anlatıldığı Piyanist filminde, çoğunlukla Chopin’in müzikleri kullanılmıştır. Ben de bu hikayenin sonunda zorlu bir mücadeleden sonra hayatı kurtulan Wladyslaw Szpilman’ın kendisinin çaldığı bir Chopin noktürnü paylaşmak istedim sizlerle.
https://www.youtube.com/watch?v=n9oQEa-d5rU
Edebiyatla Kalın
Sevgilerimle,