Gün geçmiyor ki geçmiş zamanlardan konuşulmasın. Bulunduğum ortamlarda cümleler sık sık “eskiden böyle miydi?” diye başlıyor, “nerde o eski günler!” diye bitiyor.
Bugün dünya farklı bir düzende dönüyor elbette. Yaşam şekli hızla değişirken, evrensel değerleri korumak giderek zorlaşıyor. Bireysel olarak bu değişime ayak uyduramamaktan, içsel olarak kabullenememekten belki bu geçmiş hasreti.
Bir de şu anki yaşamını sevmeyip, çocukluk yaşlarına geri dönmek isteyenler var. O duyguda en çok özlenen şey masumiyet sanırım. Ya da belki mevcut yaşın verdiği bütün yükümlülüklerden uzak durabilme arzusu. Genellikle çocuk yaşlarda sorumluluk olmaz çünkü. Tasasız, dertsiz geçirilen günlerdir onlar. Hele ki travmatik hikayeler büyütmemişse sizi; anne kucağına, baba şevkatine doymuşsanız; ara sokaklarda kan ter içinde kalarak top oynamışsanız; arkadaşınızın bisikletine sizinmiş gibi binmişseniz; üst komşunuzun çocuklarını kardeş, alt komşunuzun çocuklarını abi, mahallenin bütün kadınları teyze ve bütün adamlarını amca bildiyseniz, güzeldir elbet çocuk kalabilmek.
Ne mutlu bana ki, tam da böyle bir çocukluğum oldu. Sadece anne, baba, kardeş sevgisiyle değil; görümce, gelin, kaynana ritüelinin yaşanmadığı sıcak bir aile ortamında büyüdüm. Atatürk’ten sonra bütün dünyaya barış geldiğini sanan saf bir iyimserdim. Yabancılardan şeker almamam gerektiği bilir ama kimseyi yabancı bilmezdim. Oldukça sosyaldim ama aynı zamanda kendine ait bir dünyam vardı. Güleryüzlü ve hepsinden önemlisi mutlu bir çocuktum.
Büyüdükçe benim de canım acıdı herkes kadar. Çoğu zaman kaldıramadığım kararlar aldım. Bu yüzden birkaç kez hayatıma sıfırdan başlamak zorunda kaldım. Yine de mutsuzluğun bütün varlığımı kapladığı zamanlarda bile, çocukluk yaşlarıma geri dönmeyi istemedim. Hiçbir zaman bu kadar karamsar olmadım.
Gittikçe mutsuz insanlar dolaşıyor sanki çevremde. Ama ben etrafımda karamsarlıktan uzak, gülümseyen insanlar olsun istiyorum. Bunun için önce ben gülümsemeyi seçiyorum. Çünkü gülümsemek de somurtmak kadar bulaşıcı, biliyorum…
Son Kulis Haber / 19 Eylül 2012