2019 yılı da bitiyor. Hemen hemen sonuna geldik. İster istemez envanter defteri tutar gibi geçen senenin dosyalarını gözden geçiyorum ben de. Dökümanlarımın arasında parasal değerlerden ziyade yaşadıklarım yani duygularım var. Benim için hep böyle olmadı mı zaten?
Geçen sene 2019 yılına girerken sağlık açısından çok kötü bir yılbaşı gecesi geçirmiştim. Bir kaç gün içinde toparlamıştım gerçi ama yıla iyi bir başlangıç yaptığım söylenemezdi. Gece gündüz demeden oldukça yoğun çalıştığım bir dönemdi. Duygusal ve fiziksel anlamda kendimi epeyce zorladım sanıyorum. Bünyem buna daha fazla dayanamadı ve eror verdi.
Sanki çok özendiğim bir işin en kritik anında bilgisayarım kitlenmişti. Dolayısıyla 2019 yılının ilk günlerinde yaşadıklarım; bilgisayarın fişini çekip, yeniden açmak ve kaldığım yerden devam etmek gibiydi.
Şimdi dolu dolu geçen bir seneye baktığımda hayatımdan elenen çok fazla şey olduğunu görüyorum. Benim için aslında eleme yılı gibi bir şey olmuş.
Ve aslında sahip çıkmışım…
Evet…
Duygularıma, hayallerime, emeklerime, kadınlığıma kısacası Elif’e sahip çıkmak için vazgeçmişim eledim dediklerimden aslında.
Her şeye rağmen vazgeçemediklerim de var elbette. Hatta bana uygun olup olmadığına, yapıp yapamayacağıma bakmadan hala tutmaya çalıştıklarım. Ne olursa olsun vazgeçemeyeceğimi bir kez daha gördüklerim… Yani kalpten istediklerim…
Dolayısıyla her şeyden önce kalbimle buluştuğum bir yıldı. Geriye dönüp baktığımda, bu beni her şeyden çok mutlu ediyor.
Yeni yıl bana istediklerimi verecek mi bilmiyorum. Geçen yıl ektiklerimi bu sene biçebilecek miyim zamanla göreceğim.
Tam bir sene önce yapmaya niyetlenip de önceliğime alamadığım için ertelediğim işlerime yöneldim son bir aydır. Bu da tabi bir süredir önceliğime aldıklarımı askıya almak anlamına geldi. Her ne kadar hayatımdan pek çok şeyi elesem de iki elim de hala dopdolu çünkü. Bir sağ elimdekilerle cebelleşiyorum, o arada mecburen sol elimdekileri kenara bırakıyorum. Sonra bir süre sağ elimdekilere ara verip sol elimdekilere odaklanıyorum. Vakit tüm yapmak istediklerime yetmiyor neticede. Böyle de olunca ister istemez oldukça yavaş ilerliyorum. Tek gönül rahatlığım; yavaş da olsa, beni ben yapan şeylerden vazgeçmeden, istediğim yolda ilerliyor olmam.
İnsan ne kadar yol alsa da vardığı yer sanki hep çocukluğu oluyor. Çocukken; evimize uzak olmasına rağmen, babam bizi ailecek sık sık Tuzla’daki Adil Restoran’a götürürdü. Ailemle mutlu olduğum o saatleri düşündüğümde, hafızamdan hiç silinmeyen piyanonun başında müzik yapan bir Özdemir Erdoğan görüntüsü belirir içimde. Benim için onun yeri belki de o yüzden farklı ve özel. En sevdiğim şarkılarından biriyle veda etmek istedim bu yıla.
Baharda Kuşlar Gibi… Sevgilim olsun ya da olmasın bu şarkıyı ne zaman dinlesem içim hep sevgiyle dolar. Çocukluğumdan beri böyle. En çok da uzun hava gibi başlayıp; sıcacık, insanın içini ısıtan neşeli bir melodiye dönüşmesini seviyorum. 🙂
Yeni yılda sevgi dolu günler kucaklasın hepimizi… Ve dilerim edebiyat dolu bir yıl olsun. En azından benim için. 🙂
Mutlu Yıllar şimdiden…
Sevgilerimle…
Didem Elif
Fotoğraf: Didem Elif – Fenerbahçe sahili – İstanbul – 2008