Yeni bir yıl, hatta yeni bir on yıl başladı. Benim hayatımın içinde de, tam da şu zaman diliminde daha önce hiç hesaplamadığım yeni başlangıçlar filiz verdi.
Tam bir sene önce; Sen ve Ben Dergisi‘nde yayınlanan Kaş ve Ben köşemde yazdığım yazılarımı sonlandırmış ve onu kitaplaştırmak için uğraşacağımı duyurmuştum. Fakat bir yıl boyunca bunun için hiçbir şey yapmadım. Her şeyden önce kitap dosyasını hazırlamak için bu köşede yazdığım bütün yazılarımı en baştan ele almam ve toparlamam gerekiyordu, bunu nedense habire erteledim ve bir türlü başlayamadım.
Bu arada Kaş ve Ben köşesi biterken aynı dergide eş zamanlı olarak Hâlâ adlı yeni bir köşede öykü yazmaya başlamıştım. Hemen hemen her hafta yeni bir öykü filizleniyordu içimde. Uzun zamandır kurgu yazmayı bırakmış biri olarak bu beni çok heyecanlandırmıştı. Ben de bir kitap yayınlama derdine düşmektense, yazma dürtüme öncelik vermeyi tercih ettim. Ne yalan söyleyeyim bir kitabımın çıkması için yana yakıla bekleyen okuyucularım da yoktu hani. 🙂
Yıl içinde hiç hesaplamadığım bir şekilde ani bir kararla, editörlük işleri de yaptığım Sen ve Ben dergisinden ayrıldım. Tamamen plansız bir hareketti.
Yazma duygum dur durak bilmiyordu, ben de kendi sitemde öyküler yazmaya devam ettim. Bir taraftan da yıllar önce yaptığım sitemi yavaş yavaş revize etme işlerine giriştim. Bu arada Sen ve Ben Dergisi için yaptığım söyleşilerin yayınlandığı Likya Sohbetleri köşem de ben dergiden ayrılınca havada kalmıştı. Onu sürdürmek istiyordum ama nasıl bir yol izlemem gerektiği konusunda biraz kararsızdım. Karar verene kadar onu da bir süre beklemeye aldım.
Bütün bunların yanında herkes gibi benim de hayatın içinde sağlam kalabilmek için yapmam gereken sorumluluklarım vardı. Sonuçta para kazanmak adına çalıştığım mesaili işler ve kızıma karşı olan sorumluluklarımdan arta kalan vaktimde ancak yazı yazabiliyordum. Kitap bastırma işini öteledim de öteledim bu yüzden.
Yaz ortasında yazdıklarımı okuyup beğenen Kaş’ta iyi bilinen bir turizm firması, onların sitesi için düzenli yazılar yazmamı istedi. Üstelik tam da “yazıyorum yayınlıyorum ama beni kim okuyor ki? Boşa kürek sallıyorum,” diyen tarafımla inatlaşan bana bir şeyi kanıtlamak istercesine.
Zaman sepetimde SEO ayarlı dediğimiz 1000 kelimelik bu yazılara da yer açmam gerekti böylece. Şunu söylemeliyim ki, mesaili çalışmalarımdaki firmalara yazdığım yazılarımı saymazsak, ilk defa bu firma sayesinde yazılarım maddi anlamda karşılık gördü. Hem de gerçekten verdiğim emeğin hakkını veren bir bedel aldım. Ortaya çıkan sonucu özgün bulmaları ve beğenmeleri ile de emeğim değer buldu elbette ama ilk defa “yazarak para kazanıyorum,” diyebilme keyfini yaşattılar bana. O yüzden çok vakit geçirmesek de, her birini kalben yakın hissettiğim Fidorento ailesine buradan özel bir teşekkür etmek istiyorum bu yazı vesilesiyle.
2019 yılının sonuna gelirken, birbirinden bağımsız olmasına rağmen aslında bir şekilde birbiriyle bağ kurduğum kısa öykülerim ile ilgili taşlar benim için artık yerine oturmaya başlamıştı. Yılın son ayını öykü dosyama ayırarak geçirdim böylece. Dosyayı tamamlandıktan sonra da kendime seçtiğim yayın evlerine dosyamı gönderme işine giriştim. Nihayet bir yıl önce niyetlendiğim kitap basma hevesim de hayat buldu böylece. Tek fark Kaş ve Ben’de yazdığım yazılarla ilgili değil, öykülerimle ilgili yapmıştım girişimimi.
En azından benim yapabileceğim kısımla ilgili gereklilikleri tamamladım artık gerisi kısmete kalmış. Dilerim 2020’de “Kalbim Seninle Dolu” adını verdiğim kitabım can bulur.
Bu arada Likya Sohbetleri de aynı zaman diliminde yani yılın sonuna doğru kafamda yerini bulmaya başlamıştı. Başka bir platformda köşe olmasındansa kendine ait bir alanı olmasını, bu alanda doğal bir şekilde büyümesini tercih ettim ve likyasohbetleri.com sitesini hayata geçirmeye karar verdim. Site kurma fikrini ilk aklıma getiren; Sen ve Ben’de yazarken yol arkadaşım olan, Ruhdanlık kitabının yazarı Beril Erem’e özel bir teşekkür etmek istiyorum burada. Çünkü Likya ismi benim için Kaş ile sınırlı değildi. Bunu en iyi anlayan insanlardan biriydi Beril. Aylar önce onun verdiği fikir içimde iyice demini aldı, yıl sonuna doğru freelance devam edecek şekilde anlaşarak mesaili işimden ayrılıp likyasohbetleri.com sitesini kurdum. Sitenin tasarımıyla ilgili eksikleri tamamlarken Sen ve Ben’de yayınlanan söyleşileri de eklemeye başladım yavaş yavaş. Site bitince yılın son haftasında, aylar önce niyetlenip soruları gönderdiğim Burcu Özkan Güneç ile yoga hakkında konuşarak başlamış oldum yeni sohbetlere böylece.
Tam da likyasohbetleri.com canlandığında, yazımın başında da belirttiğim gibi beni yeni başlangıçlara iten ilginç bir gelişme oldu. Kaş Radyo ve Kaş Rehberi için benimle söyleşi yapmaya gelen Engin Koray Ünlü, yaptığımız söyleşi sonrasında Likya Sohbetleri’ni video olarak beraber gerçekleştirmeyi teklif etti. Aslında etrafımdaki pek çok insan bir kaç yıldır bana söyleşileri youtube üzerinden yapmamı öneriyordu. Artık kimsenin okumadığını söylüyorlardı bunu savunurken. Benimse hiç öyle bir niyetim yoktu. Cazip bile gelmemişti bu fikir. Herkes okusun ya da çok okunsundan ziyade, yaptığım söyleşinin gerçekten ihtiyacı olan kişiye hizmet etmesini istiyordum. Tıpkı Fidorento firması ile yaşadığım gibi, verdiğim emeğin bir yerde can bulacağına dair inancım tamdı.
İnandığım yoldan çıkmak istemiyordum. Video çekmek hiç aklımda yoktu, zaten yapmak istediğim bir sürü şey vardı, bir de ona vakit ayırmak gerekecekti. Koray’ın teklifine hemen atlamadım o yüzden. Yine de yüz yüze bir kaç görüşme yaptık. Likya’nın benim için Kaş ile sınırlı olmadığını anlatmaya çalıştığım bu görüşmelerde, Koray’ın söylediği bir cümle konuya daha sıcak bakmamı sağladı.
Yaklaşık şöyle dedi: “Yapmak istediğini anlıyorum ve saygı duyuyorum. Ama neden önce Kaş’a kendini duyurarak başlamıyorsun? Bu videolar ile Kaş’ın bir köyünde yaşayan bir kadın da senin anlattıklarını dinleyebilecek bir de o tarafından düşünsene. Ayrıca spontan videolar çekeceğiz. Bana bir yarım saat ayıracaksın ve konuşacağız o kadar. Çekim detaylarıyla ilgili her şeyi ben halledeceğim. Senin çok zamanını almayacak. Dilersen konuk da ağırlarız.”
Yani bir yandan Likya Sohbetleri sitesinde (Kaş ile sınırlı kalmayarak) yine yazılı söyleşiler yapmaya devam edecektim, bir yandan da her hafta bir konu ya da konukla Kaş’ta Likya Sohbetleri çekecektik.
Garip bir şekilde tam bu arada ilginç bir gelişme olmuştu, Koray’ın benim hakkımda yaptığı söyleşi yayınlandıktan bir kaç saat sonra freelance çalıştığım firmanın sahibinden; kendi yolumda gitmemin benim için daha doğru olacağını, işine verdiğim odağın ona yetersiz geldiğini ve daha fazla birlikte çalışamayacağımızı belirten bir mesaj geldi. Yani Kaş Halk Eğitim Merkezi’nde her yıl iki kez verdiğim bir buçuk ay sürecek Emlak Danışmanlığı derslerini ve Fidorento için yazdığım düzenli yazıları saymazsam bir anda işsiz de kalmıştım. 🙂
İyi tarafından bakarsak zaman derdi olan bana evren sanki bilerek alan açıyordu. Ben de Koray’ın teklifini kabul ettim. Şimdiden iki program çektik bile. Tamamen doğaçlama çekimler yapıyoruz. Benim için bir hayli yeni ve hiç düşünmediğim bir gelişme bu açıkçası. Kendimi akışa bırakarak en iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyorum. İlk programda Kaş’ın kışına dair genel fikirlerimiz ve Kaş Radyo ile Kaş Rehberi’nin bu sene yaptıklarına değindikten sonra; ikinci programda Koray’ın yoğun ısrarları üzerine “Kadınlar” hakkında konuştuk. Çekimimizi biraz da benim boş vakitlerime göre yapıyoruz. Yayınlanma şekline ise haftada bir olarak karar verdik. Dolayısıyla Cumartesi günü yaptığımız çekimi dün yani yeni yılın ilk gününde yayınladık.
Sanki eski yıl çok yavaş geçmiş gibi, yeni yıl hızlı başladı anlayacağınız. 🙂 Biraz da o yüzden yılbaşı gecesini sakin bir şekilde kızımla evde geçirmek istedim. Sindire sindire, doya doya yavaşlığı sonuna kadar hissederek vedalaştım eski yılla. Müzik eşliğinde zaman zaman okumaya yeni başladığım kitaptan sayfalara odaklanarak ve kızımla bol bol sarılıp kucaklaşarak girdim yeni yıla. Ve tabii sevdiklerimden gelen güzel yeni yıl mesajlarını okuyarak…
En yakın arkadaşlarımdan birinin benimle paylaştığı çok hoşuma giden bir video ile bitirmek istiyorum yeni yılın ilk yazısını… Dünyaca ünlü Pink Martini ile Yeşilcam filmlerinin ruhumuzda iz bırakan sesi Belkız Özener’in birlikte söylediği Aşkım Bahardı şarkısının olduğu bu videoda izleyeceğiniz şeyin sizi de sımsıkı saracağını sanıyorum.
Hem kendimiz, hem de hepimiz için güzel bir yıl olması adına, hadi elimizden geleni sonuna kadar yapalım bu sene.
Sevgiyle kalın,
Didem Elif