Son günlerde kimsenin dilinden düşürmediği “kürtaj, sezaryen” muhabbetinden resmen gına geldi. Bir insanın doğurma yetisinin olması harikulade bir şey. Ayrıca bir kadın olarak şundan eminim ki, kürtaj olmak dünyanın en kötü duygusu. Hangi varlık ister, içinde büyüyen bir canlının vücudundan kazınarak sökülüp atılmasını. O boşluğu doldurabilmek ise apayrı bir konu. Bütün süreçlerini kadının deneyimlediği bir konunun bu kadar anlamsız bir söylemle devlet meselesi haline gelip konuşulması içler acısı bir durum.
Kürtaj isteyerek tercih edilecek bir yol değil. “Kürtajı minimum seviyeye ‘nasıl’ indirebiliriz?” diye düşünüp, kafa yormak; cinsellik bilinci üzerine yoğunlaşmak yerine yasaklarla çözüm bulmak isteniyor. Bu anlayış ile, hangi yolla olursa olsun(tecavüz sonucu bile olsa) ana rahmine düşmüş bir ceninin dünyaya gelme hakkı adına; onu doğuracak, büyütecek, yetiştirecek insanın bireysel karar verebilme hakkına tecavüz ediliyor.
Evlilik, aile sorumluluğu gerektirir. “Bekarlık sultanlıktır,” sözü bu sorumluluğun zorluğunun altını çizmek adına evliliğin kıyısından geçen hemen hemen herkesin dilindedir. Oysa evli olduğu halde, yalnızlığını özgürce yaşayabilen kişi aynı zamanda bekardır da. Aile sorumluluğunu hakkıyla yerine getirmek için illa bireysel hayallerden ödün vermek gerekmiyor. Bu dengeyi kurabilen ve koruyabilme başarısı gösteren kişiler gerçek anlamda mutluluğu yakalayabiliyor.
Bireysel olarak güçlü, ne istediğini bilen, ailesiyle birlikte kendi özel hayatını yönetebilen kadın modelini sağlamlaştırmak yerine; “madem hamile kaldın, doğuracaksın kardeşim,” zihniyeti olursa, istemediği halde doğum yapmak zorunda kalan kadın “Bakirelik sultanlıktır,” dese yeridir.
Son Kulis Haber / 04 Haziran 2012