Bugüne kadar Anneler Günü’nü her zaman sevgi ve coşkuyla kutladım. Çok küçük yaşlarımdan beri annemi tüm sevgimle kucaklarken onu mutlu edecek küçük bir hediye bulmaya çalışırdım. Babamdan öğrendiğim bir şeydi bu aslında. Zar zor hatırladığım çocukluk günlerim arasında sıkışıp kalmış bir duygu ve iki katlı ahşap evimizin gıcırdayan merdivenleri kadar da hafızama yer etmiş bir anı bu aynı zamanda. Annemin kendisine istediğini alabilmesi için, babam tarafından hazırlanmış bir zarf, güzel bir çiçekle biz çocukları tarafından kendisine iletilirdi. Her zaman sözel olarak dile getiremesek de, ailecek birbirimizin değerini hissettirmesini bilirdik. Bugüne kadar da iyi kötü her günde birbirimizin hep yanında olduk.
Böylesine güzel ve anlamlı bir günde bu defa içimde tuhaf bir burukluk var. Annem de, babam da, sevgili kardeşlerim de hayatta ve sağlıkları yerinde çok şükür. Ancak aynı şehirde değiliz ve annemin güzel yüzünden öpemiyorum bu sene. Koşullar malesef öyle gerektirdi. Büyük bir üzüntüyle anneme bunu telefonda açıklarken onun bana verdiği cevap beni derinden etkiledi: “Olsun kızım, sen olduğun yerde mutlu ve huzurlu ol, bu bana yeter.”
Derinden etkilendim çünkü annemin bu konudaki niyetinin ne kadar samimi olduğunu biliyorum. Her ne kadar göbek bağımız ben doğduğum an kesilmiş olsa da, hiçbir bıçağın kesemeyeceği gözle görünmeyen bağımız sayesinde, bunu tüm benliğimde hissediyorum.
Neredeyse bebekliğimden itibaren annemi çok üzmüş bir çocuğuyum. Üç aylıkken yakalandığım boğmaca hastalığı, üç yaşındayken gözlerimin bozulup kaymaya başlaması, sırf inatçılığımdan yaptığım yanlışlıklar ve elbette yapmam gereken ama yapmadıklarım; benden daha çok onu üzdü biliyorum.
İşte tam da bu yüzden anneme dünyanın en güzel hediyesini verebilmek için, olduğum yerde mutlu ve huzurlu olmak adına elimden geleni yapıyorum.
“İçin rahat olsun anneciğim. Seni çok seviyorum.”
Yeryüzünde yaşamış ve yaşamakta olan; çocuklu, çocuksuz bütün kadınların anneler günü kutlu olsun…