Haziran yazı tam getirmedi ama Haziran seçimleri Türkiye’ye bir bahar havası getirdi. Sosyal medyanın espirili halini seviyorum. Ama seçim sonuçlarını öncelikle hazmetme aşamamız var o süreçte küfredenlerimiz, aşağılayanlarımız olacak her dönemde olduğu gibi. Bu tepkiler çok doğal geliyor bana artık. Çünkü olayı hemen kabullenebilen bir ülke değiliz. Ağırlıklı olarak tepkisel bir yapımız var.
Şahsım adına Hdp’yi hiç bir zaman desteklemedim. Aman barajı geçsin yoksa halimiz yaman olur gibi bir kaygım da hiç olmadı. Barajın aşılacağından neredeyse emindim. Sistem bunu istiyordu bu çok belliydi. Demirtaş’ı sempatik göstermek için; sloganı “Kürtcelle bağlan hayata” olan, bi Selocan reklamlarında oynatmadıkları kaldı bana sorarsanız.
Gönlüm Chp kazansın isterdi, oysa parti olarak ne kadar çalıştıklarına bizzat şahit olmama rağmen, Chp bu sürecin en başarısızı oldu. Bunun böyle olacağını farketmiştim. Emeğinin karşılığında halk tarafından yeterli desteği ve güveni almadığını görüyordum. Yine de kendi adıma doğru olan bir şeyler adına çaba sarf ediyor olmanın vicdan rahatlığı vardı.
Evrensel tekamüle inanıyorum. Türkiye için en hayırlının olacağına olan güvenim tamdı. Fakat toplumsal gelişimimiz için en doğru olanın ne olduğundan tam emin değildim doğrusu. Bu yüzden kendimi her türlü tabloya hazırlamıştım. İkisi de tercihim değil ama sandıktan yüzde 51 Akp çıksaydı da olanı kabullenecektim, Hdp yandaşlarının bu kadar çoğalması durumunu da kabulleniyorum. Tek fark öbür tabloya çok üzülecektim, bu tabloya seviniyorum.
Türkiye bu sabah ateşten bir gömlek giydi. Dün akşamki konuşmasında “Sayın Öcalan” a barışa katkılarından dolayı teşekkür eden Demirtaş’ın işi herkesinkinden zor. Şahsen Öcalan ve Barış kelimelerini ben aynı cümle içerisinde kullanamıyorum henüz. Benim gibi olan milyonlarca insan var. Bir taraftan sağladığı başarıyı doğru değerlendirebilirse, bu ülkeyi bölünmekten kurtarmak herkesten çok onun elinde.
Aslında seçim tablosu; vatandaki farklı değerlerin barış içinde yaşaması için dayanışma gösterilmesi gereken bir fırsat verdi bize. Siyasetçiler ve seçmenler olarak, ilk defa ve bir kez olsun müslüman, alevi, kürt, türk kimliklerini yarıştırmayı bırakarak; sadece Türkiye için değil özellikle insanlık için, en hayırlı olacak yola gönül koymayı becerebiliriz belki.
Dün görev yaptığım sandıkta Akp, Mhp, Chp sandık üyeleri olarak keyifle, güvenle, özenle, sabırla, birlik ve beraberlik içinde çalıştık. Hdp’li mühaşitimiz de ayrı gayret içerisinde bize destek verdi. Birbirimizin poğaçasını, simidini, suyunu paylaştık. Siyaset yapmamızın yasak olması belki de en büyük şansımızdı. Böylece ayrışmak yerine birbirimizin burçlarını öğrenerek kaynaştık. İhtiyaç molasına giderken diğer parti üyesi arkadaşlarımın seçmeni en doğru şekilde yönlendireceğine dair en ufacık bir kaygım yoktu. Her biri güvenilir, dürüst ve sorumluluk sahibi insanlardı. Aynı tabaktan mutluluk içinde meyve yiyerek yorgun bir günü tamamladık. Her sandıkta manzaranın böyle olmadığını biliyorum. Doğası ve insanı harika olan ülkemin her bir bölgesinde böyle manzaraların her geçen gün artmasını diliyorum.