Dedemin Köyü

Benim hiç dedem olmadı. Daha doğrusu iki dedemi de tanımadım. Her ne kadar kalabalık bir aile olsak da, dede özlemi çeker dururdum. Bu yüzden, sık sık bizde kalan dedemin kardeşini yıllarca dede diye belledim. Kan bağım olmayan kiracımız yemci amca da bir başka dedeydi benim için. Fakat maalesef okul çağına gelmeden yemci dedem öldü. Ölümden biraz daha anladığımda ise diğer yalancı dedem.

14 Ocak 2012 tarihinde Rauf Denktaş vefat edince, yine dedemi kaybetmiş gibi üzüldüm. Çocukluğumdan beri yavru vatanı Kıbrıs (KKTC) bildik. Benim kuşağımdaki herkes gibi, benim için Kıbrıs demek Rauf Denktaş demekti. Atatürk’ü tanımadan iyisiyle kötüsüyle sevmiştik. “Atamız,” demiştik. Tanıdığım devlet büyüklerinden ise en çok Rauf Denktaş’ı sevmiştim. İyi bir devlet adamı, iyi bir siyasetçi olmasından öte bir şeydi bu. Bir kez bile yakından görmediğim, insan olarak hiç tanışmadığım halde, işlemişti insanlığı içime. Bazı arkadaşlarım bazen yazları dedelerinin köyüne giderdi ya da dedeleri köyden gelir bir süreliğine onlarda kalırdı. İşte sanki Rauf Denktaş benim köydeki dedemdi. Dedemin köyü de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti.

“Yaşasaydı Ergenekon’dan tutuklarlardı,” dediler. Çok sıkıntılı günler gördü elbette ama o günleri görmedi diye yaşamadığına dua eder hale gelecektik neredeyse. Birileri için kör öldü badem gözlü oldu. Timsah göz yaşları karıştı aralara. İki gün süren bir cenaze töreniyle uğurlandı ya, olsun varsın. Belki kalan sağlara sahip çıkmayı öğreniriz bir nebze ve umarım dedemin çok sevdiği köyüne iyi bakarlar onun yokluğunda.

Bu hafta benim için her yönüyle buruk bir hafta oldu. 18 Ocak Çarşamba günü Rauf Denktaş defnedilirken, o gün aynı zamanda iki aydır yoğun bakımda olan teyzemin ölüm haberini aldım. Her zaman yüzündeki gülücüğü eksik etmeyen melek teyzem, huzur içinde yatsın. 19 Ocak Perşembe günü, uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybeden Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, ölümünün 5. yıldönümünde Taksim’den Agos Gazetesi’ne düzenlenen yürüyüşle anılıyordu. Teyzemin cenazesinde olduğumdan, özellikle bulunmak istediğim bu yürüyüşe katılamadım. Hrant Dink ile ilgili son gelişmeleri izlemek de ayrı bir içler acısıydı. Mahkeme kararı sonucu sanıklardan Yasin Hayal ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılırken,Erhan Tuncel ise beraat etmişti. Çocuk mahkemesinde yargılanan Ogün Samat ise 22 yıl 10 ay hapisle cezalandırılmıştı. Gündemi takip etmeye çalışırken, sanal ortamdan Ahmet Hakan’a gelen yorumları okudukça irkildim. İçeridekileri, yargılananları, beraat edenleri bir kenara bırakın; Hrant Dink’in öldürülmesini resmen destekleyen bir kitle var dışarıda. Bu nasıl bir vicdandır. Bunu anlamak çok güç. Biz o dışarıdaki insanlarla aynı çatının altında yaşıyoruz üstelik. “Bir Ermeni olarak bunları okuduktan sonra bu ülkede yaşamak çok ağır bir yük,” yazmış Ahmet Hakan’ı takip edenlerden biri. En çok bu cümle burktu içimi. Oysa yaşananlardan sonra Ermeni olmak bir yana, insan olarak bu ülkede yaşamak gerçekten çok ağır bir yük.

Son Kulis Haber / 23 Ocak 2012

Facebook
Twitter
Instagram